Şikâyetişim...

Birbirleri ile iletişimleri başkalarından çok farklı iki kişi tanıyorum. Tesadüf, ikisi de hanımdır ama pekala erkek de olabilirlerdi. Bu iki yaşlı hanımın, --bana göre hayli ilginç olan-- iletişimleri şöyledir: Karşılaştıkları zaman, derhal hastalıklarından, rahatsızlıklarından, ağrılarından sızılarından birbirlerine bahsetmeğe başlarlar. Öyle bildiğiniz türden bir muhabbet değildir. Bu bir yarıştır. 'Kim kime daha fazla ağrı, sızı, dert, hastalık sayarsa o galip sayılır' gibi bir şey. Birbirlerini dinlediklerini hiç görmedim. Bir taraf konuşurken, diğerinin susuyor olmasının tek sebebi, konuşanın lâfını neresinen böleceğini hesaplamakla maşgul olmasıdır. Konuşma fiilini eline geçirmiş olanın da en yoğun odaklandığı nokta, lâfının bölünmesine imkân vermeyecek şekilde uzun cümleler kurmak ve biri bitmeden diğerine başlamaktır. Bu 'muhabbet'te, diğerinin tecrübesinden istifade etmek, ya da karşıya sadre şifa bir şeyler önermek filan yoktur. Hiç rastlamadım. Tek amaç konuşmak ve karşıdakine konuşmak imkânı vermemektir. Bunun bir tür deşarj olmak mekanizması olduğunu düşünürdüm. İlginçtir; birbirleriyle dertleşerek deşarj olmak değildir gâye; dinleyen üçüncü şahıslardı asıl muhatap... Üçüncü şahıslar, yani tribünler. Tribünler, bu iki mağdurdan birisini birinci ve şampiyon seçeceklerdi sanki. Bu kadar gâm, kasavet ve kederi dinlemeğe sabrı elverirse, tribünlerin sonunda birisini birinci ilân etmesi mümkündür; ama bunun da riskleri vardır tabii ki... Tribünlerin birinci ilân ettiği artık daha az mağdur sayılacaktır. Bu da, bu 'kim daha mağdur' yarışının ruhuna ters düşer aslında. Birinci ilân edilenin sevinmek belirtisi göstermek şansı yoktur; birinci seçilmiş olsa bile halâ daha ve dozu çok daha artırılmış olarak, mağdur ve mazlum olduğunu ihsas etmek, tekrarlamak zorunluluğu vardır. Aksi halde, kaybeden kazanmış olur. Mazallah. Bu yüzden de, her ikisi de kendilerini bir ömür boyu her şeyden şikayet etmeğe şartlandırmıştır. Aslında, ne biri ne de diğeri o kadar da dertli sayılmazlar. Hasta olup yattıklarını görmedim, duymadım hiç. Zaten, yaşları da kemale erdiği için, bu kadar uzun yaşamakla şanslı oldukları da ortadadır. Birbirleri ile karşılaştıklarında aralarındaki bu garip yarışmayı seyretmek veya dinlemek eğlenceli idi başlarda; ama artık kanıksadım ve bir birinci seçmekle dahi ilgilenmez oldum. İkisinden herhangi birine tek başına yakalanmamak için de elimden geleni yaparım hep... Dertsiz olduğumdan değil; onlarla yarışacak kadar dertlerimi ardarda sıralayacak nefesim yoktur benim. Bitmez tükenmez dert dinlemeğe tahammülüm. Önceleri öyle değildim, dinleyip doktor veya terapi türleri tavsiye etmeğe çalışırdım. Fakat, kısa zaman içinde, hemdert olduğum kişinin amacının derdine deva aramak ya da bulmak olmadığı aşikâr oldu. Üzüldüm; elimden daha fazlasının gelmediğine üzüldüm. Ve, oyundan çekildim. Bütün bunların ülkeyi yöneten siyasî kadroların davranışlarıyla büyük benzerlikleri var gibi geliyor bana. Var da, bunun adını koymanın faydası var mı, olabilir mi? Bilmiyorum. Sanmıyorum. Ama, ben yoruldum; dinlemekten de bıktım. Artık sadece seyretmekle yetiniyorum.