Eksiğiyle Artığıyla...

Nagehan Alçı'nın Mahir Kaynak ile yaptığı söyleşi. 10 Şubat 2007'de Star Gazetesinde yayınlandı.

Herkes derin devletten bahsediyor. Siz bu kavramın yaratıcısısınız. Kimdir bu derin devlet?

Asker, sivil, işadamları... fikir üretebilen insanların oluşturduğu fiili bir durumdur derin devlet. Bir araya gelirler ve devletin ideolojisini oluştururlar. Yayınları ona göre yaparlar, halkı ona göre yönlendirirler.

Ama, Başbakan bu insanlara savaşını açıkça ilan etti geçen hafta. Derin devletin varlığını kabul etti ve onunla savaşmalıyız dedi.

Evvela 'derin devlet'in tanımında anlaşmak lazım. Başbakanın söylemek istediği 'derin devlet' değil ki, devletle mücadele eden güç. Yani çeteler! Mesela Susurluk çetesi. Oysa, benim dediğim 'derin devlet' farklı. Ben diyorum ki, siz, iktidar, 'derin devlet'e dahil olmalısınız. 'Derin devlet' faydalı bir mekanizmadır.

Sizin söylediğiniz anlamdaki derin devlet Türkiye’de nerede?

Yok ki! 'Derin devlet' devletin geleceğini planlayan bir mekanizma, örneğin bu gün İngiltere’de Tony Blair’in ipini çeken, SSCB’nin dağılmasını sağlayan 'derin devlet'tir. Bir devletin dünya konjonktörüne uyması için onu denetleyen, şekillendiren güç 'derin devlet'tir. Türkiye’de maalesef yok! Ama Osmanlı’da vardı.

Sonra ne oldu?

Mesela diyoruz ki, Cumhuriyeti Atatürk kurdu. Ben diyorum ki Cumhuriyet bir Osmanlı 'derin devlet projesi'dir. Atatürk ve Padişah arasında hiçbir itilaf yoktu. Ancak önlerine çıkan şartlarda o zamanki devlet demiş ki “Biz Osmanlı’yı sürdüremeyeceğiz. Yenildik. Bunu cumhuriyete dönüştürelim.

Yani Atatürk’ü Osmanlı mı görevlendirmiş?

Evet. Yoksa bir kişi böyle bir şeyi yapamaz. Mustafa Kemal Atatürk sürekli Padişah'ın yanında yer almış. Eğer Osmanlı’nın küçültülerek devam ettirilmesi yönünde karar alınsaydı Mustafa Kemal yine Padişah'ın yanında yer alırdı, onunla birlikte çalışırdı.

Osmanlı derin devleti Türkiye Cumhuriyeti’ni yarattıysa nerede bugün o derin devlet?

Atatürk döneminden sonra tasfiye edildi ama ben hep şunu söylüyorum: Tekrar kurmazsanız devleti yaşatamazsınız. Bu bir akıldır, kendisini değil, devleti düşünen bir akıl.

Bugüne dönersek... Derin devlet kavramı ağızlara sakız oldu. Faili meçhuller için günah keçisi yapılmaya çalışılan bir devletten bahsedebilir miyiz?

Evet. Burada iki şey görüyorum: Birincisi bizim söylediğimiz devlet kavramını dejenere etmek istiyorlar. İkincisi de çetelere meşruiyet kazandırmayı hedefliyorlar. Bu yüzden devamlı 'derin devlet' diyorlar çetelere. Oysa bu büyük saptırma!

Son olarak Ogün Samast’ın Türk bayrağı önünde çekilmiş pozu Türkiye’yi karıştırdı. Asker-polis gerginliği mi yaratılmaya çalışılıyor?

TSK yıpratılmaya çalışılıyor. Bu gün dünyada iki ana eksen var. Ulusalcılar ve küreselciler. Küreselciler serbest ekonomiden, paranın dolaşımından yana, Ulusalcılar ise siyasi yapılarını sarsan ekonomik gelişmelerin karşısındalar.

Kim ulusalcı, kim küreselci?

Bush yönetimi ulusalcı cephe, Putin de öyle. AB içinde Almanya ve Fransa ulusalcı; İngiltere küreselci. Türkiye’de ise Erdoğan hükümeti küreselci bir çizgi izliyor. Bu yüzden AB içinde Almanya ve Fransa tarafından destek görmüyor da İngiltere tarafından görüyor.

Peki asker ve ordu arasında bu ayrım kendini nasıl gösteriyor?

TSK ulusalcı, polis ise küreselci. Bu, dünyadaki çatışmaya paralel. Şemdinli’de ‘ordu çeteleşti’ imajı yaratıldı, oysa çeteleştiği filan yok. Bu bir operasyon. Ordunun etkinliğini azaltmak için. Son olayda fotoğrafı çeken emniyet, gözden düşürülen ordu. Ordunun etkisini azaltmak küreselcilerin işine geliyor. Ordu küreselci olsa bu tip çatışmalar yaşanmayacak.

Dink suikastının arkasında da böyle bir ayrışma mı var?

Bölgemizde etnik ve dini farklılıklardan kaynaklanan bir çatışma var. Burada bizim konumumuz belirleniyor. Bu cinayet ile Türkiye test edildi. Yani farklılıklara rağmen birlikte yaşayabilecek mi yoksa farklılıklar çatışmaya mı dönüşecek?

Toplumun cinayete vereceği tepki üzerinden mi test edildi?

Evet. Türkiye bir bütün halinde cinayete karşı durursa konumu ona göre belirlenecek.

Kim test etti?

Bu bir dış servis operasyonu. Avrupa kaynaklı. Zamanı da MİT müsteşarının farklılıkları kucaklayan, küreselci beyanatına denk geldi. “Sizin beyanatlarınız yanlış, yabancı saydığınız bir adam öldürülüyor” denmek isteniyor.

Geçtiğimiz günlerde ABD’nin atadığı PKK ile mücadele koordinatörü Joseph Ralston Mahmur Kampı’nı PKK’dan temizlediklerini söyledi. Türkiye’nin terör ile mücadelesinde ABD desteğinin altında ne var?

PKK yok ki! Bakın size PKK karşıtlarını sıralayayım: ABD, Türkiye, İran, Suriye, bölgedeki aşiretler, 80 bin korucu. Buna rağmen örgüt yaşıyor! Demek ki, ya karşıyım diyenlerin bir kısmı yalan söylüyor, ya da böyle bir örgüt yok. Şu an sadece isim olarak muhafaza ediliyor.

Yani ismi var ama cismi mi yok?

PKK denen yapı şu an ABD’nin kontrolünde ve ABD muhtemelen bu yapıyı İran’da kullanacak. Zaten kontrol altındaki bir güçle mücadele hikaye!

El Kaide bağlantılı oldukları iddia edilenlerin Başbakan’a suikast hazırlığında olduğu savı, radikal İslam ve Ilımlı İslam savaşı mı?

Ilımlı ve radikal İslam’ın arka planındaki güçleri görmek lazım. Ilımlı İslam kapitalizme sıcak bakıyor ve ABD ile iyi ilişkiler kuruyor. Yoksa ılımlı ve radikal İslam’ın dine yaklaşımlarında bir fark yok. Fark siyasi.

Radikal İslamcılar kime yakın?

Dünyadaki ılımlı İslam küresel sermaye tarafından kontrol altına alınınca Bush yönetimi İslam’ı radikalleştirdi. Bu bir proje.

Yani radikal İslam’cılar ABD’ye mi yakın?

Radikal İslam ABD’nin bir ürünü. O yaratıp, hasmı haline getirdi. Oysa El Kaide yok!

Erdoğan’a suikast girişiminin sebebi ne?

Erdoğan ılımlı İslamcı. Küresel sermayeden yana. O yüzden ABD tarafından tasfiye edilmek isteniyor. Dünyada oynanan bir oyun bu. Tayyip Bey’i ılımlı İslam modelinden ayıracaklar, küreselcilikten vazgeçirecekler. Bush yönetimi küreselcilerle, Sorosçularla mücadele ediyor.

Hep diyorum ya, ben Mahir Kaynak ve Yalçın Küçük okumaktan zevk alıyorum... Durup duruken, tartışmanın çıtasını yükseltmek gibi alışkanlıkları var. Yukarıdaki kısa söyleşide de, bir sürükonuya sille tokat girmiş Mahir hocamız...

Yalçın Küçük derken başka kelimelerle benzer şeyleri diyordu, ama o hiçbir zaman bu kadar açıklıkla Cumhuriyeti kuranın Atatürk olmadığını söylememişti. İki satırda, bence, meseleyi hayli anlaışılır hale getirdi sağolsun –böylece, Mustafa Kemal'in işgal altındaki İstanbul'dan o yetkilerle çıkıp Samsun'dan işe başlayışını anlamak daha kolay oldu.

Bir başka özetleyişi de 'TSK ulusalcı, polis ise küreselci' olmalıdır... Her genellemede olduğu üzere, bunda da eksik ve yanlışlar olduğunu tabii ki kabul ederim; ama, bence de, özü itibariyle isabetli bir değerlendirmedir.

Ben, başbakan Erdoğan'a suikast teşebbüsü konusunu çok da yakından takip etmiş değildim. Çok da ciddiye alıyor değildim. Ama, galiba o kadar da önemsiz değil gibi...

Neyse. Daha fazla yazmak gerekmiyor –bu konularda bu kadar yazmak yeterli; hatta fazladır bile...

Hah.. unuttum, Star gazetesinde bu yazının başlığı 'Maalesef Türkiye’de derin devlet yok' idi.