O yana dönder beni.. Bu yana dönder beni

Aşağıdaki metin Star gazetesinde Mehmet Altan imzasıyla 14 Mart 2007 tarihinde yayınlandı.

Niçin –başka zamanlardan farklı olarak– burada 'aşağıdaki yazı' değil de 'aşağıdaki metin' dediğimi izah etmek istiyorum:

Bu metne sıradan bir 'yazı' demek bence doğru değil; daha çok bir serbest şiir havası var.

Serbest şiirin en zor formlardan olduğunu başka bir yerlerde söylemiştim; işte bu da o zor formlardan birisini bir hayli zorluyor.

Fakat, şiirselliğin sanatsallığını bir tarafa bırakacak olursak, en yetkili ağızdan, bu fetvaya kadar çiğnenen onca sakızın şimdi yutulmasının gerekli –hatta zorunlu– olduğunu anlayabiliriz.

Okuyalım isterseniz.

Türkiye’de... En zor iş... Tanım yapmaktır. Bol keseden atıp tutandan. Fütursuzca esip gürleyenden... Herhangi bir şeyi tanımlamasını isteyeceksin. — Şunu bana tanımlasana. Tanımlama talebi mutlak bir sessizliğin de işareti gibidir. Burada en sevilmeyen şey, kavramları tanımlamaktır çünkü. *** Örneğin... Konu milliyetçilik mi? İki bin küsur adama soru mu soruyorsunuz? Bence ilk yapılması gereken şey araştırdığınız konunun tanımlanmasını istemek. Acaba ankete katılanlar... Milliyetçiliği aynı mı anlıyorlar? Ortak bir tanımları var mı? *** Türkiye epeydir çok hızlı bir şekilde modernleşiyor. Dış ticaret hacmi 222 milyar dolara ulaştı. Cumhuriyet tarihinin en büyük yabancı sermayesi son iki yılda geldi. Köylülük çözülüyor. Esnaf nitelik değiştiriyor. Tabi ki bunun getirdiği bir sıkıntı var... Tutunamayanların sıkıntısı... Bunun adı milliyetçilik olabilir mi? *** İnternette... Sudanlı bir polisle... Norveçli bir gemiciyle... Tavla oynamayı... Cep telefonuyla anında dünyanın her noktasına ulaşmayı... Robotların hakimiyetini... Yok sayarak milliyetçiliği tek başına ele alabilir miyiz? *** Milliyetçilik fikri... 1789’da Fransa’da doğdu. Burjuvaların... At koşturacakları bir piyasaya ihtiyaçları vardı. Piyasayı, ulus-devlet sınırları tanımladı... Dış rekabeti de milliyetçilik engelledi. Burjuvazi gelişti, sermaye böylelikle palazlandı. Şimdi artık böyle bir dünya var mı? Var ise 643 yıllık Fransız Frangı ne oldu? Almanya ile Fransa arasında sınırlar neden kalktı? AB neden doğdu? *** Milliyetçilik dünün bir gereği idi. İnsan beyninin yaratıcılığı... Yarattığı zenginlik... Sınırlı bir toprak parçasını çoktan aştı... Küreselleşti, gezegenleşti. Milliyetçiliğin bir iki ülkedeki hayatiyeti de... Ölmeden evvelki son iyilik gibi... ** Ölmeden evvelki son iyilik? Milliyetçiliği doğuran şartlar değişti. Milliyetçilik yükselmiyor, ölüyor. Hatta öldü... Ama cenazesi henüz kalkmadı. ** Bizde... ‘Milliyetçilik yükseliyor’ lafını duyduğumda... Bunu... Hızlı modernleşme sürecinde sıkıntı duyanların... Tutunamayanların ıstırabı olarak algılıyorum. Onlar, üstlerine doğru gelen yeni bir hayattan duydukları korkuyu... Bir güce sığınma isteğini... Milliyetçilik olarak isimlendiriyorlar. Aslında istedikleri ümit ve güvence. *** ‘Dünkü yaşam’ milliyetçiliği doğurmuştu... Bugünkü yaşam ‘dünyalaşmayı’ doğurdu. Tutunamayan, korkan insanlara... Güvence ve ümit verin... Bakın ‘milliyetçilik’ kalıyor mu? *** Tek soru... Bu ümidi kim yaratacak? Herkes ümitsizlik yarışındayken... Ümidi yaratan... Bu ülkenin baş tacı olacak.

Şimdi.. gördünüz işte.. milliyetçilik bir hikaye, masal.. ölü, kabirde..

Yani, yokmuş öyle bir şey..

İyi de, madem yoktu, bu saate kadar –varmış gibi yapıp– totem etrafında dans ederken, olmadığını söylete söylete dilimizde niçin vizon/astragan kürk bitirdiniz diye –yine de– sormayacağım... Ölmüş, gömülmüş ve üstelik de cesedi çürümüş olsa da, bunu yeni farketmiş olabilir ve farkedinceye kadar da milliyetçiliğin yasını tutageldiklerini farzedebiliriz. Biraz uzun sürdü ama olsun.

Neyse, Mehmet Altan'ın bu serbest şiir kalitesinde olmayacak belki ama, ben yine de bir karşılık olmak hasebiyle, rahmetli Mustafa Sarısözen tarafından derlenmiş olan şu güzelim Elbistan türküsünü eklemek isterim.. hece vezniyle yazılmış olmasına –ve herşeye– rağmen bir bütünleyiciliği olduğu kanaatindeyim. Çamdan sakız akıyor Kız nişanlın bakıyor {Oy zalim nenni nenni} Eski de nişanlın gelmiş Burca burca kokuyor {Oy zalim nenni nenni} O yana dönder beni Bu yana dönder beni Sağ yanımda yaram var Sol yana dönder beni Dama bulgur sererler Çıkma boyun görerler {Oy zalim nenni nenni} Saçın ibrişim teli Hançere bağ örerler {Oy zalim nenni nenni} O yana dönder beni Bu yana dönder beni Sağ yanımda yaram var Sol yana dönder beni

Bu türkü bence çok hoş ve uyumlu, da.. sanki bunun peşinden bir de şarkı mı ekleseydim?..

İyi de, bir türlü hatırlayamıyorum; içinde "daha önceleri neredeydiniz?" geçen şarkının adı neydi?