Yahudi Hazar Türk İmparatorluğu
Yeni çıkmış sayılmaz, Şubat 2005'te basılmış. Kitabın tam ismi Hazar Yahudileri. Bir Türk İmparatorluğu, yazarı da Kevin Alan Brook isminde birisi. Yazarın ne idüğü, kim oldugu hakkında en ufak bir bilgim yok. Sağda solda biraz bakındım, 1975 doğumlu ve Wikipedia'ya (ve başka bir kaç yere göre) göre de Hazar bölgesinin (ABD'de) en önde gelen uzmanı filan deniliyor. Bütün Hazar bölgesinin ABD'de en önde geleninin 1975 yılında doğmuş, kitanın da orjinalinin (Jews of Khazaria) 1999 yılında basıldığını düşünürsek, kitabı 24 yaşından önce yayına vermiş olmalı..
Hazar bölgesi gibi, dünyanın en karışık bölgelerinden birisi üzerinde bir insan ne kadar zamanda ABD'nin en önde gelen uzmanı olabilir pek bilemiyorum, ama, 24 yaşında birisinin –hele de zikredilen kitap/kaynak sayısının çokluğunu da dikkate alırsak– böyle bir konuda uzman olabildiğini hayret ve hayranlkla kaydetmek istiyorum. Onca kitabı, kaynağı, gözden geçirmiş, incelemiş, hazmetmiş; gereğinde bölge insanlarıyla da konuşmuş.. ve bütün bunları da 24'üne basmadan hitama erdirmiş.. hayretlik değil de nedir?
Neyse. Kitabı okuyor olduğumu söyledim, ama, bunu zevkle ya da zevkten yaptığımı söyleyemiyorum. Kapak konusuna bakıp kanmamış, satın almamış olsam, şimdi kendimi cezalandırmak için okumak zorunda kalmazdım. Ama, malesef, verdiğim paranın cezasını çekmem lazım. Belki akıllanır da ilerde benzer hatalar yapmam. İnşallah. Ümit dünyası..
Peki, nesi var kitabın, niçin bu kadar meşakkatli? diye soracak olursanız; bunun temel kaynağı kitabın tercümesi, berbat tercümesidir..
Yok, yok, bu okuduğum en berbat tercüme değil; Hawkins'e ait, Zamanın Kısa Tarihi gibi bir ismi olan kitabın tercümesini yapanın eline kimse su dökemez.. 'On bin milyon' gibi tercüme harikalarını –üstelik de teorik fiziği baz alan bir kitapta yapabilmek ciddi derecede marifet ister. Neyse, bu kitabın o kadar berbat olmadığını söylemek istiyorum. Ama, berbatlık dereceleri değişik açılardan biribirine rahmet okutuyor, o da ayrı mesele.. Bu kitabın ötekinden farkı, bundaki berbatlığın beni kuşkulandırmasıdır.. yani, masum tercüme salaklığı gibi durmuyor.
Ne demek istiyorum?
Kitabın hemen önsözündeki paragrafların içinde şöyle bir kısım var: "... Hazarya'da çok sayıda Sinagog ve Yeshiva kurulmuş ...". Burada, tercüme eden zat-ı muhterem, hemen bir ÇN dipnotu verip, 'Yeshiva'nın Yahudi din okulu olduğunun bilgisini bize aktarmış. Sağolsun. Titizlik göstermiş.. İyi de, 'Yeshiva'nın ne olduğu niçin çok önemlidir sorusu bir yana, bunun Türkçe yazılışının da 'Yeşiva' olması gerekmiyor muydu?
Kitabın geri kalanı Hiçbir şekilde daha iyi değil. Kitap, iyi derecede İngilizce bilenler için tercüme edilmiş desem yeridir. Örnek mi istersiniz? Çoook..
İlk göze çarpan bariz tercüme abesliğiyle, kitabın 29nc sayfasında başlayan Yahudi Hazarların Ortaya Çıkışı ile İlgili Efsaneler bölümünde karşılaşıyoruz. Diğer bölümlerde olduğu üzere, burada da bir sürü ve kimsenin pek duymadığı ve hiç bir açıklayıcı not da verilmeyen isimlerin zikredilmesinden bahsetmiyorum, o tür şeylerden kitapta sizi gına getirtecek kadar çok var, ama, herşeyin de bir haddi hududu olmalıdır...
Örnek vereyim: Sayfa 31.
"Aynı zamanda, Japheth'in oğlu Magog ile Hazarlar arasında bir bağlantı olduğuna da inanılıyordu" diye bir cümle geçiyor. Burada Türkçe konuşanların aşina olduğu tek isim 'Hazarlar'dır. Peki, Japheth kimdir?.. Sürpriiiz: Yafes. Ya Magog? O da sürpriiiz.. Mecüc.. Yazının devamında Gog da geçtiği için, onu da söyleyeyim; Gog'un Türkçe karşılığı da Yecüc'dür..
Yecüc ve Mecüc kelimelerinin öztürkçe olduğunu iddia ediyor değilim, ama, bu topraklarda bilinen karşılıkları bunlardır ve tercümeyi yapan kişinin en azından bir dipnotla bunları belirtmesi gerekirdi.
Buna karşılık tercüman efendi ne yapmıştır? Basit: Aynı sayfada başka bir yerde geçen Sabbath kelimesinin Yahudi (Cumartesi) ve Hiristiyanlarca (Pazar) kutsal gün anlamına geldiğini bir dipnotla açıklamıştır. Bu dipnotun konu ile alakası yok; enformatik katkısı ise tercümanın lüzümsuz malumatfuruşluğunu göstermekten öteye bir şey değil.
Kitaptaki bu tür şeyleri yazmağa kalksam kitaptan çok daha hacimli bir şey ortaya çıkacak, o yüzden sadece bir örnek daha vereceğim. Sayfa 67.
Sayfa başlığı Chufut-Kale.. evet, aynen böyle Chufut-Kale.. Sanki, orada oturanlar bunu o devirde aynen böyle yazmışlar ve bu da o yüzden yazılışı değişmez bir özel isim olmuş.. Yok, tabii ki alakası yok. Bu kelimenin bizdeki yazılşı Çıfıtkaledir ve Çıfıt kelimesinin kültürel-tarihi kullanım anlamlarından birisi de Yahudilere atıfta bulunmasıdır. Atfın negatif olması bir şeyi değiştirmez olmalıydı; ama, tercüman efendi bunu beğenmemiş olsa gerek ki, İngilizce yazılışı arkasına gizlenmesini uygun bulmuş..
Evet.. bu da beni asıl rahatsız eden noktaya getiriyor:
Kitabı yazarken daha bıyıkları bile terleMEmiş olduğunu düşündüğüm bir çocuk dahi tarafından kaleme alınmış bir kitabı Türkçeye kazandıran tercüman efendi de kitaptaki bir sürü kavramsal kelimeyi, ya bilmediği için, ya da buradaki karşılığını beğenmediği için, aynen aktarmış.
Kitaptaki o bir sürü kavramsal kelimenin ne olduğunu bilmiyorduysa, ya tercümeye hiç koşulmaz, ya da sorar birilerinden öğrenirdi. Kitabın o kadar da acele tercümesi gerekmiyordu herhalde. Dolayısı ile, bilmiyor oluşunu bir mazeret olarak kabul edemiyorum.
Geriye ne kalıyor? Ard niyet.
Yani, kazara kitabı alan fakat başka açıdan konu hakkında hiç bir bilgisi olmayanların kafasını karıştırmak..
Üçüncü bir sebep aklıma gelmiyor.
Bu arada, aynı tercüman efendinin Musevi ile Yahudi arasındaki farkı da bilmediğini düşünmek için çok sebep görüyorum.
Bu dediğime getirilebilecek tek karşı argümanının da, kitabın 44nc sayfasında verilen (ve yine isimlerinin çoğu tercüme edilmemiş olan) soyağacı tablosudur. Bu da Kutsal Kitaba göre Türki Halkların Soy Ağacı olarak tanıtılıyor. Hangi 'Kutsal Kitap'tan bahsedilidiğini belirtmeden. Herhalde Tevrat olacak.
Bu tabloya göre: Noah'ın (Nuh'un) oğlu 'Japheth'in ('Yafes' olacak ama yazılmamış) oğlu 'Gomer'in (Türkçesi nedir?) oğlu 'Togarmah'ın (Türkçesi nedir?) oğlunun soyuna Türkler deniliyor.
Noah'ın (Nuh'un), Japhet'ten (Yafes'ten) başka iki oğlu daha var. Birisi 'Shem' (Sam) diğeri de 'Ham' (Türkçesi de 'Ham'?). Arap ve Yahudiler Sam'ın soyundan geliyorlar. Bunu verili kabul edersek, Türkler hem Araplar hem de Yahudiler bir çeşit kuzen oluyorlar.
Ha.. Kitabın geri kalan kısmı mı?
Hala daha okumağa çalışıyorum. Ama, bu gidişle bitirmem zor olacak; insan ismini yazmağa utanır demek zorunluğu duyduğum tercüman efendi (İsmail Tulçalı) yüzünden ya kitabı kaldırıp atacağım ve konuyu tamamen unutacağım, ya da orjinal İngilizce baskıyı tedarik edeceğim..
Peki, gerçekten kitabın orjinalini tedarik edecek miyim? Hiç sanmıyorum.