Türükçenin heceleri, matematikselliği ve etimolojiciliğin ütopyası

Dikkatinizi çekmiştir; bu sefer bu yazının başlığını, 'basit olsun benim olsun' görüşünü benimseyenlerce arzu edilen şekliyle yazdım. Yabancı geldiyse, bunu benim Türükçe bilmeyişime verin ve üzerinde çok da durmayın lütfen.

Üzerinde durmayın, çünkü aşağıda üzerinde durmak isteyebileceğiniz şeyler olacak; 'bununla enerjinizi tüketmeyin' demek istiyorum.

Bu hece meselesi ilginçtir. Hem ilginç hem de hayati derecede önemlidir.

Öyle ya, konuştuğumuz (yazdığımız değil, konuştuğumuz) dilin temel taşlarıdır. Okulda da büyük çoğunluğumuz heceleyerek okumayı söktük. Bu derece önemli bir konuda daha yaygın erişilebilir, konuyu da bir güzel sistematik şekilde anlatan bir şeyler bulmağı beklerdiniz değil mi?

Sizi bilmem, ama ben beklerdim. Binlerce sayfalık kitaplar değil, basit ve birkaç sayfada hece konusunu anlatan bir şeyler.. Ben pek bulamadım.

Hazır 'sağa sola laf atar' modumdayım, hızımı kesmeyeyim: Türkçenin matematikselliğinden dem vuranların dahi olsun, günler haftalar alan, nerede başlayıp nerede bittiğini kimsenin kestiremediği heyecanlı fakat içi boş tartışmalarla vakit kaybetmek yerine, mesela bu konuda olsun ele gelir bir şeyler ortaya koymasını beklerdiniz değil mi?

Yine, sizi bilmem, ama ben beklerdim. Binlerce sayfalık kitaplar değil, basit ve birkaç sayfada hece konusunu anlatan bir şeyler.. ve, yine ben pek bulamadım.

Aramadım değil, fakat erişebileceğim yerlerde pek yoktu. Belki benim gibi fanilerin erişmesi gereken şeyler değildi; bilemem..

Şimdi bunları söyleyip azıcık rahatladıktan sonra, yani ben rahatladıktan sonra, şimdi de sıra sizin rahatınızı kaçırmağa geldi..

Peşin peşin söyleyeyim: Bunu yapmak zorunda kaldığım için özür filan da dileyecek değilim. Hepsi sizin iyiliğiniz için ve elçiye zeval olmaz derler :)

Bu konuda yazdığım başka bir yazıdan bir iki hatırlatma yapayım, izninizle..

'Hece oluşumunun kuralları' diyerek 3 temel kural saymıştık:

  • En kısa hece, bir adet sesli harften oluşan bir hecedir. Yani 'a' tek başına bir hece olabilir.

  • Sadece sessiz haflerden oluşan bir hece olamaz. [Bkz. bir önceki madde: İçinde mutlaka (ve sadece) bir adet sesli harf olmak zorundadır.]

  • En çok iki adet sessiz harf birbirine bitişik olabilir.

Bunlardan da, aşağıdaki tabloda göreceğiniz üzere, toplam 10 adet hece çeşidi çıkıyordu..

TipYapıAçıklama
01aÖrnek: 'o'
02azÖrnek: 'ev'
03zaÖrnek: 'ye'
04azzÖrnek: 'üst'
05zazÖrnek: 'kaş'
06zzaSentetik hece. Tek başına bir kelime olarak görülmez.
07zazzÖrnek: 'terk'
08zzazÖrnek: 'tren'
09zzzaSentetik hece. Tek başına bir kelime olarak görülmez.
10zzazzÖrnek: 'kramp'

Üzgünüm, ama o bir yeminli yazı değildi; dolayısıyla, size 'gerçeği ve sadece gerçeği anlattım' diyemiyorum... Daha da kötüsü, dürüst olmam gerekirse, size yalan söylediğimi kabul etmek zorundayım.

Evet, yalan söyledim ama –burası Şener Şen tonlamasında okunacak– bir sorun bana, niçin yalan söyledim..

Şunun için: Hece konusunda öyle derin ve kaskatı önyargılar var ki, hepsini bir elde, bir defada söylemeğe cüret etsem beni sıcak katrana bulayıp tüy giydireceğinizden korktum. İnsanlık hali, belki siz yapmazdınız ama, ben her ihtimale karşılık yalan söylemeği tercih ettim.

Peki de, nedir bu 'hece konusunda öyle derin ve kaskatı önyargılar'?

Cevap: Çok basit.

Aynen öyle. Nedense, 'çok basit' olmak zorunda herşey...

Yani, hece denince insanların aklına sadece 'çok basit olması zorunludur' geliyor.. Onların çok basit ve dolayısıyla şık bulmadıkları şeyleri de bizim yok farzetmemiz gerekiyor..

Aksi halde, zinhar ve ma'azallah, hangi siyasi ya da ideolojik kamptan olursa olsun, topyekün birleşip sizi tefe koyarlar..

İlk ve en ağır silahları da 'etimoloji' denen, neyin nereden neşet ettiği, neyin nesebinin neresi olduğu hakkında biraz bilimsel, biraz geçmişe yönelik falcılık, biraz da ilham bazlı uydurmalara dayalı bir 'bilim'dir...

Lafa etimoloji ile başlayan olduğu anda oradan kaçmak gerekir; çünkü bilinen etkili bir karşı savunma silahı mevcut değildir. Göğüs göğüse bir bir mücadele başlayacak demektir. Sizi, Türklüğünüzden başlayarak, öyle bir silkelerler ki kazanmanız mümkün olmaz; kazansanız da meramınızı anlatmak mecaliniz kalmaz.. Fiilen telef olursunuz..

O yüzden, genç ve gelecek vadeden vatan evlatlarına buradan sesleniyorum: Etimoloji lafını duyduğunuz anda yola serin.

Bunu dediğim zaman benim etimolojiye karşı olduğum sanılmasın; faydası da, meraklısı da vardır; itirazım da yoktur. Fakat, ben, hece gibi en temel konuda etimoloji bir anlam ifade edermişçesine tatlısuda 'etimolojicilik oynayanlardan' bahsediyorum.

Sebebini anlatmak da çok kolay: 'Etimolojicilik oynayanlar'ın ayıklaya ayıklaya geriye bıraktıkları şey ile gerçek dünyada karşılacağınız şeyler çok farklıdır. 'Etimolojicilik oynamak' bir 'minimalizm'dir; zenginliği reddetmek, azla yetinmeği dayatmaktır ve realitenin ne olduğuna dair en ufak endişeleri de yoktur.

Realite nedir?

Realite, anadili Türkçe olanların, minimalistleri hiiiiç takmaksızın, her Allahın günü konuşup yazdıkları dildir. Ve, o dilde bir şey yeteri kadar yaygın görülüyorsa, 'var'dır.

'Var'dır da, bunların 'var'lığını kabul ettirmek zordur.

İşte, tam olarak o yüzden size yalan söyledim. Yani, durup dururken zorlanmak istemedim.

Fakat, vicdanım da bu yalanla yaşamağa elvermiyor. O yüzden, 'var' olanları bir anlatmak istiyorum.

Vicdanım rahatlasın diye.. yanlış anlamayın.. isterseniz siz bunları hala daha yok sayabilirsiniz..

Peki, nedir bunlar?..

Kurallarımıza geri dönelim:

O kuraların ilk ikisi geçerli, ama sonuncusu değil gibi görünüyor. Yani, şöyle:

  • En çok iki adet üç adet sessiz harf birbirine bitişik olabilir.

Evet, iki değil, üç sessiz harf yanyana gelebiliyor..

Bunu dediğimiz zaman, bir bardak suda, kopacak kıyameti de görür gibiyim.. Fakat, ne yapayım ki, 'etimolojicilik oynayanlar'ın ütopyasında olmasa bile, gerçek dünyada bu böyle..

TipBoyYapıAçıklama
011aÖrnek: 'o'
022azÖrnek: 'at'
033azzÖrnek: 'ast'
044azzzÖrnek: 'antr'. Sentetik hece. Tek başına bir kelime olarak görülmez.
052zaÖrnek: 'da'
063zazÖrnek: 'dan'
074zazzÖrnek: 'fark'
085zazzzÖrnek: 'hertz'
093zzaÖrnek: 'bre'
104zzazÖrnek: 'tren'
115zzazzÖrnek: 'trans'
126zzazzzÖrnek: 'sfenks'
134zzzaÖrnek: 'stra'. Sentetik hece. Tek başına bir kelime olarak görülmez.
145zzzazÖrnek: 'stres'
156zzzazzSanal hece. Henüz bir kelimede görülmedi. {abes örnek: 'straps'}
167zzzazzzSanal hece. Henüz bir kelimede görülmedi. {abes örnek: 'strants'}

Bunların içinden, sadece sonuncu ikisi gerçek hayatta henüz karşılaşmadığım hece tipleridir. Onları da, oluşan pattern kendiliğinden veriyor. Türkçenin 'matematikselliği'nden dem vuranların bunu kolay anlayacağını düşünüyorum.

Bu iki hece tipini yok saymamız mümkündür, fakat bu hece tiplerinin ortaya çıkması –bence– an meselesidir.

'Etimolojicilik oynayanlar'ın ütopyasına uymadıklarını biliyorum; ama bunları ben uydurmadım. [Açık açık 'abes örnek' dediklerimi tabii ki ben uydurdum, ama kasdettiklerim onlar değil.]

Hece konusunda çalışırken taradığım gerçek metinlerden elde ettiklerim bunlar. Gökten zembille inmediler. Bunları, konuşmalarında, yazılarında kullananlar da toplumun en cahil kesimi filan değil; aksine, en eğitimli kesimi..

Ben beni bildim bileli, Türkçede (pardon, Türükçede) 'üç-dört hece çeşidi vardır' diyenlerin burnunun dibinde peydahlandı, zuhur etti bunlar..

Şimdi.. soru şudur:

Hala daha 'üç-dört hece çeşidi vardır' diyenlerin dediklerini mi tekrar edeceğiz, yoksa realiteyi görüp, kabul edip, sistem analizimizi de gözden geçirip yola devam mı edeceğiz?..

Tercih sizin, tabii ki..

Ben, sadece, bilesiniz istedim..

Ve rahatladım.

Artık siz düşünün... :)

{Evet, bu yazı kasıtlı olarak bu uslupla yazılmıştır}