Hayâlîsi hakikisinden matah..
Bugünkü yazımızın konusunu yazı yazıp bittiğinde hep beraber anlayacağımızı ümit ediyorum. Bu da, ben bu yazıya ne yazacağım hakkında en ufak bir fikrim olmaksızın başladım demektir. Yani, açık fikirle ve hedefsiz. Hedefsiz başlamış olduğuma memnunum. Aksi halde, ya ben Düşünce Tarlası nam blogu, ya da o beni hedef gösterecek olur.. Efendim.. Düşünce Tarlası'nın sahibi, Afşar beyle benim kişisel sorunum var; epeyi zaman devam ediyor. Sorunun adı da, Kerkük'tür.. Yani, Kerkük'te balyozla ceviz kırmak konusu.. Bu konuda Afşar beyle ne zaman tartışacak olsak, çıngar çıkıyor diyemesek bile, farklı düşünüyoruz diyebilirim. Farklı düşünüyor olmamızın sebebi, onun Kerkük konusunda onun haklı olduğu tarafların olmadığını düşünüyor olduğum anlamı çıkmasın; sadece ölçü, usul ve zamanlama konusunda anlaşamıyoruz. Eh --haliyle-- biz anlaşamayınca da, ikimizin ıslak imzasıyla neşredilecek bir talimat bekleyen ordular da öylece bekliyor sınırda ve müteyakkız... Başka bir deyişle, bir Bizans entrikası gibi görünse de, benim istediğim oluyor --şimdilik. Aynı fikirde olmadığımız tek konu da bu değil tabii. Milliyetçiliğin ne ve nasıl olması gerektiği konusunda da anlaşamıyoruz pek. Ama, bu da önemli değil aslında. Daha da önemlisi, zenginin malını savunmak konusunda ben Afşar beye bir türlü yetişemiyorum... Yetişmek bir yana, bazan da alenen abes ve çatlak seler çıkardığım da oluyor. Ne bileyim, zenginliği ırsî, genetik bir özellik, bir dayatma olarak pek kabul edemiyorum. Zenginlerin şanslı sperm klubüne daha da fazla ayırcalıklar tanımak bana hem gereksiz hem de adaletsiz geliyor. Ve, bu da, fikir ayrılıklarımıza taban teşkil ediyor. Öte yandan, büyüyünce zengin olmak ve Afşar beylerin çoğunluğunu oluşturduğu bir ülkede yaşamak ve canımın her çektiğini istediğim gibi ve gözümü kırpmadan yapabilmek hayaliyle yaşadığımı da bilmenizi istiyorum. Neyse. Bunlar Afşar beyle benim aramızdaki kişisel meselele, 'ah bir zengin olsam' hayalim gerçekleştiği andan itibaren sorun olmaktan çıkacak --en azından benim için. Benim zengin olmak hayalim yavan bir hayal --kendimi hiç de öyle göremiyorum çünkü--; buna karşılık, Afşar beyin Düşünce Tarlası'nda yayınladığı o güzelim kurguları, o kısa hikayeleri okumak gerçekten çok hoş. 'Düşünce Tarlası'nı okumaktan az bulunur bir lezzet bulduğumu ifade etmek isterim. Çok güzel yazıyor. Okumanızı samimiyetle tavsiye ederim. Bu tür çalışmalarla, Türkçe olanlarıyla pek sık karşılaşmıyoruz. Var olanlar da genelde acemice deneyler. Afşar beyinkiler ise öyle değil; bence pek güzel. Ne çok ağdalı, ne de çok yavan. Kısa ve güzel. Aynı cürmün, cürme muhatap olan değişik kişilerce anlatıldığı bir dizi kısa hikayesi var ki; gerçekten çok hoş. Bence okumanız gerekir. Son olarak, şunu farkettim: Afşar beyle ben nerede karşılaşsak, onu orada görmekten rahatsız oluyorum sanki. Bu güzelim eserleri çoğaltmak yerine, başka her faninin uğraşacağı ya da dile getirebileceği fikirleri kaleme alması bana zul geliyor da diyebilirim. Normal olarak, kaba davranmak benim isteyerek yaptığım bir şey değil; ama, bu tür bir açmaza girince --anlaşılan-- başka türlü davranmak elimden gelmiyor. Sanki, siyasi düşüncelerini yazmak yerine, asıl yazması gerekenleri, hayal gücünün edebi ürünlerini yazsın diye --gayr-i ihtiyari-- Afşar beye kaba davranmak eğilimi gösteriyorum. Biliyorum, benim bu davranışım rasyonel değil.. ama, na'apayım, irrasyonele rasyonel davranamıyorum. Neyse; siz en iyisi 'Düşünce Tarlası'na bir göz atın --mümkünse-- ve hatalıysam beni uyarın. Ben burdayım; bekliyorum, efendim.