Güzin Abla'nız öldü..

Ailesiyle sorunları olanların, sevdiği kıza derdini anlatamayan erkeklerin, sevdikleri erkeğe derdini anlatamayan kızların ilk başvurduğu; kısacası, kadin-erkek-aile arasında yaşanabilecek her şeye 40 yıldan beri çare bulan kişiyi kaybettiniz.

Radikal Gazetesi'nde yayınlanan 'epitaph'ta şunlar yazıyor:

Güzin Abla'yı kaybettik

Türkiye'nin 46 yıllık 'dert ana'sı 'Güzin Abla' önceki gece 84 yaşında öldü.

Güzin Sayar, Hürriyet gazetesindeki köşesinde insanların kimseye anlatamadığı cinsellik ve kadın-erkek ilişkileri hakkındaki en özel sorunlarının dinleyicisi oldu. Çoğu zaman anlayışlı ancak ülkenin gelenekleri konusunda hassas bir abla olarak öğütler verdi. Yanıtları genellikle 'Canım kızım', 'Sevgili evladım' diye başladı ama genç yaşta cinsel ilişkiye girenlere sitem de etti. Evli kişilerle ilişkiye her zaman karşı çıktı. Psikolog değildi ama o da kendisine yazan binlerce kişi gibi aşk acısı çekmişti.

Fatma Güzin Sayar, 1922 yılında İstanbul'da doğdu. Aralarında Reşat Nuri Güntekin ve Refik Halit Karay'ın da bulunduğu köklü bir ailenin kızıydı.

Annesi üç lisan bilen, Türkiye'nin ilk çalışan kadınlarından biriydi. 1938 yılında Harbiye'deki evinden Notre Dame De Sion Fransız Kız Lisesi'ne gidip gelirken, genç bir subaya âşık oldu. Yıllar sonra kendisine mektup yazacak binlerce okuru gibi annesini dinlemeyerek 16 yaşındayken bu subayla evlendi.

Kızı Feyza Algan dünyaya geldikten kısa bir süre sonra eşinin başka bir kadına âşık olması nedeniyle boşandı. Birkaç yıl sonra evlendiği mimar Tayfur Şehbal'le beş yıl süren evliliğini de yine bir başka kadının araya girmesiyle bitirdi.

Yeni İstanbul Gazetesi'nde muhasebe müdürü olan annesinin vesilesiyle, 1952 yılında aynı gazetede tercüme yazıları yazdı. Sonra Son Havadis, Akşam, Hür Vatan, Saklambaç, Günaydın ve Hürriyet'te köşesi oldu. Sayar sağlık sorunları nedeniyle Hürriyet'teki köşesini 1998'de kızı Feyza Algan'a devretti.

Algan, annesinin yaşamöyküsünü anlattığı 'sevgiliguzinabla.com' sitesinde, "Olağanüstü güzel ve kültürlü bir kadın olduğu halde, ilginçtir; iki eşi tarafından da terk edilmiş bir kadındı. Aynı zamanda çok onurluydu.

İkinci hayal kırıklığından sonra, evliliğe noktayı koydu. 35 yaşındaydı. Kendini kızına ve mesleğine adadı. Bir bakıma bir ekol olarak yarattığı Güzin Abla kavramı bu başarısız iki evliliğin sonucudur denebilir" yazıyordu.

Güzide Sayar'ın cenazesi, yarın Erenköy Galip Paşa Camii'nde kılınacak namazın ardından, Karacaahmet'teki aile kabristanına defnedilecek.

Sadece benim güzel ülkemde olur bunun gibi enteresan fakat ucuz mucizeler..

Bir kişi düşünün... Lise yolunda, 16'sında ilk gördüğü erkeğe aşık olup ondan bir çocuk sahibi olmasını müteakip 3-5 sene içinde boşanmış (terkedilmiş) ardında da ikincisi tarafından terkedilmiş, düz lise mezunu olduğu bile şüpheli birisini aklınıza getirin.. Normal örneklerde böyle bir kişinin hayatı kaymış sayılır..

Ama, Güzin Abla'nız öyle olmamış.. elli sene boyunca, aklının hiç ermediği konularda millete akıl öğretmiş.

Kariyeri ile ilgili söylenenlere bakınız: Kendisi hakkında tek kelime yok. Annesi ise, vaktiyle, Yeni İstanbul Gazetesi'nde muhasebe müdürü imiş. Ayrıca, soyunda da, Reşat Nuri Güntekin ve Refik Halit Karay varmış...

Reşat Nuri Güntekin ve Refik Halit Karay'ın kim olduklarını biliyoruz. Adam kıtlığında, okuma yazma oranının sıfır olduğu dönemlerde, devletin beslediği edebiyatçılarımız... Bilmeyen de, bu iki ismi bu ülkenin en kıymetli fikir adamlarından filan sanacak...

Neyse. Biz işte böylesine mucizevi bir örneği, bir az-bulunur yazarımızı kaybettik. Evet, Güzin Abla'nız düz lise mezunu bile değil, bir psikolog hiç. Ama, kimin umurunda...

Yeteneğe ya da bilgiye gerek duyulmadığı kesin. Ne olduğu değil; kimlerden olduğu önemli...

Peki, kimlerdenmiş?

Aslında sormağa gerek de yok.

Yalçın Küçük'ün bu konuda kullanılabilecek oldukça iyi bir ölçütü var: 'Her kim ki yeteneksiz ve bilgisizdir, ve fakat, herşeye rağmen zirvelerde tutulur; onun kripto-Yahudi ya da Sabetayist olması çok kuvvetli ihtimaldir' der..

Sanat, edebiyat, hukuk, tıp, kurtuluş savaşı kahramanları vs vb gibi dallarda (!) bunun böyle olduğunu destekleyen, gösteren bir sürü örnek var, ama, Güzin 'Abla' (!) hiç aklıma gelmemişti –okumazdım.

Düşündükçe, herşey daha bir yerli yerine oturuyor: Çok kısa süren her iki evliliğinde de kendisi hep terkedilecek yani tam anlamıyla başarısız olacak, daha sonra da eline hiç erkek eli değmemiş olacak, ve üstelik de neredeyse sıfır eğitimli olacak.. Bütün bunlara rağmen, 50 sene boyunca aile, erkek-kadın filan konularında millete ahkâm kesecek bir köşe sahibi kılınacak.. [Şimdi de kızı aynı tezgahı devam ettirecek...]

E... Bravo.

Bu, benim bildiğim bütün örneklerden daha cuk oturmuş bir örnek.

Sabetayist hakim elitimizin bizlere daha neleri ne kadar zamandır yutturduğunu daha bir merak eder oldum.

Ama, merak etmediğim bir şey var: Sağcı ya da müslüman basınımızın bu garabete niçin hiç dikkat çekmediğidir.

Niçin mi bunu hiç merak etmiyorum? Cevabı çok kolay, şu sıralar Efendi-2; Beyaz Müslümanların Büyük Sırrı isimli kıtabı (Soner Yalçın . ISBN: 975-293-480-3) okuyorum.

Tamamının doğru olmasına gerek yok; Soner Yalçın'ın kitapta yazdıklarının sadece yüzde biri doğru olsa dahi, merak etmeği gereksiz kılıyor benim için. Hele de bu örnekten sonra..