Tam gidiyorum derken..
Hep bana mı olur, yoksa bir şekilde farkına vardım da o yüzden mi bu tür şeyler olduğunda bir pattern görür gibi oluyorum, bilmem.. Ama, ne zaman iki arada bir deredeysem, ne zaman alınmış bir kararı icrâ etmeğe koşulsam, bambaşka, hiç beklenmedik bir şeyler çıkar... Yok yok, kötü şeylerden bahsetmiyorum. İyi şeyler... fakat, feleğin çok sakat bir espri anlayışı olduğuna işâret eden iyi şeyler.. Feleğin bu oyunlarının ilk defa ne zaman farkına vardığımı aşağı yukarı hatırlıyorum. Kaaaç yıl önceydi. Bir sınava yetişmek için hızlı hızlı yürüyordum --koşar adımlarla.. Önemli bir sınavdı... Aslında, bu bir defa olmadığı için, genelleyebilirim. Olan şudur: Hoop.. önünüze birisi çıkar.. güzeller güzeli, çıtı-pıtı kafadengi bir dilber.. O güne kadar belki görmüşsünüzdür, belki de ilk defa karşılaşıyorsunuzdur. Görmüşseniz bile o sizi görmemiştir; burnunun dibine sokulmuş olsanız bile... Size bir şeyler sorar, ya da söyler.. Hani, sizin de vaktiniz olsa, ondan sonrasının da geleceğine neredeyse eminsinizdir.. Ama, o lânet olası yetişmeniz gereken sınav yok mu?! Gitmeyip kalacak olsanız bir yere varacağı da kesin değildir; ama, kalmanız zaten mümkün değil.. onca zaman hazırlanmışsınız.. Aceleniz vardır.. Bu, zaten, tek başına, ortalığı tedirgin etmeğe yeter.. Ardından, bir de, 'bir kaç saat bekle ben doneceğim' de diyemezsiniz ki.. deseniz de bir işe yaramaz ki.. Apar topar ayrılırsınız.. belki bir daha hiç karşılaşmazsınız, belki de karşılaşırsınız ama olan olmuş, yanlış anlaşıldığınız için de hiç bir şey olmayacak hale gelmiştir.. Bu sırf sınavlar ya da işgörüşmeleri filan gibi gidip dönmeli şeylerde yaşanmaz, gidip dönmeyeceğiniz şeylerde de olur.. Ne bileyim, bir şehirden bir başka şehire, bir ülkeden bir başka ülkeye taşınırken filan.. Herşey hazırdır.. eşyalar nakliyeciye verilmiş, bavullarla beraber yola çıkmışsınızdır.. Ve.. yine aynı şey.. Uçağa giderken, yolda, trende ya da otobüste karşılaşmıssınızdır.. sohbet etmek, frekanslarınızın tutup tutmadığını anlamak için vaktiniz olmuştur.. Bir ömürdür beklediğiniz kişi karşınızdadır.. Fakat, o sizinle gelemez, siz de onunla kalamaz haldesiniz.. Herşey daha önceden plânlanmış, ve vazgeçmek de pratik olarak imkansızdır.. İkiniz de üzgün, ikiniz de buruk.. Bu bana o kadar sık oldu ki, bir iki defa da, hiç sebepsiz yere bu oyunu prova edeyim dedim.. hani, sanki bir yere yetişmek istiyormuşum, bir yerlere gidiyormuşum gibi tatbikat (uygulama) yapmak.. bakalım aynı şey olacak mı diye.. Olmadı. Hiç bir şey olmadı !. Her ne hal ise, durumun otantik olup olmadığı anlaşılıyor demek ki.. Taklide kanan yok yani.. Bir tek defa, gideceğim yere gitmekten vazgeçtim ve kaldım. Bu bir deneme değildi, doğal olarak öyle gelişti.. ve, evet, tam da şüphelendiğim gibi çıktı.. çok güzeldi yani.. ama, gitmeği ertelediğim yere gitmek de istiyordum hala daha.. ve, o gelemedi. ve, ben tekrar yolcu... 'twas nice while lasted durumları yani.. Ben, bunun adını 'yolculuk tuzağı' koydum sonunda; ve artık feleğin bu adi espri anlayışına kızmıyorum. Kızsam da uslanmıyor çünkü. Tek anlamlı çözüm, sınavlara, randevulara aceleyle gitmemek, ya da kalıcı şekilde mekân değiştirmek veya taşınmak sözkonusu ise, bunu feleğe de çaktırmamağa çalışmak.. Evet, zor oluyor, ama, giderek daha bir ustalaşıyorum. Meselâ, bir iki sene önceki taşınmamda pek farketmedi sanki.. En son gidişimi ruhu bile duymayacak gibi görünüyor. Felek, muzip ama o kadar da uyanık değil yani. Göreceğiz :)