Bezgin gezgin...

Dağ bizim, mâral bizim de, dağdır kebap eyler mâralı.. tambura rebâb, mâral kebab olunca, gelir daral ve sıkılır can.. Böyle zamanlarda telefon rehberi okumak adeti de kalktı; çok oluyor: En son ne zaman telefon rehberi gördüğümü bile hatırlamıyorum. Sabah kahvaltımı da. Olmayan telefon rehberi yerine, bizim siber geyikhaneye kimlerin uğradığının sicilini tutan sunucuya göz atmak da benzer bir ferahlama sağlıyor bazan. Gelen giden arasından henüz aşina olmadığım bazıları ister istemez dikkatimi çekiyor aradabir. Bunlardan birisi 'darmaduman' isimli bir Inretnet refikimiz.. İsim tek başına o kadar da ilginç olmayabilir, aslında belki de değildir; ama, kafası azıcık da olsa karışıkmış intibaı veren birilerinin buraya uğraması, ya da öyle bir yerden buraya link verilmesi bana ilginç geldi. Şu anlamda ilginç: Kafası karışıklar ligine sonunda kabul edildiğim anlamına mı geliyordu, yoksa kafasını toparlamak isteyenler mi oradan buraya geliyordu acaba? Zor bir soru.. Cevabını bulurum ümidiyle vardım bir baktım; fakat henüz tam çıkarabilmiş değilim. Yeni taşınmışlar gibi.. Henüz ortalık tam da toparlanmamış gibi.. Ya da ben öyle sanıyorum, çünkü Cristina Calabrese aka Pannasmontata bacımız tarafından tasarlanmış '32. Soft Tape' isimli şablon Firefox ile öyle duruyor biraz. Ama, ben inât ettim, bir de Opera ile bakayım dedim; pek bir şey farketmedi. Tek fark, Opera ile eriştiğimde arkadaşımızın bana özel olarak hazırladığından emin olduğum bir müzik parçasını indirmem teklifiydi. Kıramadım. İndirdim ve dinledim. '09ontheothersideoftheworld.mp3' isimli bir parçaydı. Güzeldi ama dinlendiriciydi. Microsoft nam şirketin dünyanın başına belâ ettiği 'Internet Explorer' isimli şey ile eriştiğimde sorun yoktu. Tabii, 'Internet Explorer' kullanmak zorunda kalmağı sorun saymazsanız.. Neyse. İçerik hakkında soracak olursanız; evet, neden darmaduman dendiğini şimdi anlar gibiyim. Kısa yazılar çok kısa, uzun yazılar ise duvar gibi, yekblok. Noktalama işaretlerinin kullanımı hakkında kendini yormayan bir tekniği var gibi geldi bana. Oradan, gördüğüm linkler arasında en sonuncusuna bir bakayım dedim. 'Zaman Zabıtası'.. Valla, ne diyeyim, bilmem ki.. İlk makale, 'Lost ve Gaip' hislerime interpreter oldu. Her ne kadar 'Lost'u hiç seyrettiğimi hiç sanmıyorsam da, 'Sırlar Dünyası'nı, 'Gönül Gözünü', 'Kalp Gözünü' bir kaç defa seyretmek zorunda kalmışlığım vardır ve 'BabeWatch' (pardon, 'BayWatch') ile sona eren TV seyirciliğim bu sayede iyice pekiştiydi... Öteki makale, 'Rahmetli Kent Kitabevi' de bende karmabulaşık duygular uyandırdı. Bir yandan, o kitabevi ile en şekillendirici yaşlarımda ABD kültür zerkini yaşadığım aklıma geldi, öte yandan Tommiks-Teksasına başaltı oynayıp da kazanıp kaybettiğim gıpgıcıl misketlerimi hatırladım. Ardından, 'Müziksiz bir MSN aşkı hatadır' isimli makalede her eve lazım bir eksikliğin altı çizilmiş ki, aynı fikirdeyim ve o yüzden de o musiki pörçüğünün bir kopyasını da arakladım. Yanlış anlamayın, diş kirası sadece. Bu arada 'Ye Gulüm Ye, Kan Yapar...' başlıklı yazının artığı var eksiği yok.. Okunması mecburi yazılardan. Bunu takip eden yazılar da güzel fakat etnografik antropolji dalında mansiyon ödülüne kesinlikle şu 'Müsaitseniz Abim Sizinle Şeyapmaya Gelecek' layıktır. Gerçi, 'şeyapmaya' değil de 'şaapmağa' olmalydı ama olsun; ilginç bir konuya, esprili bir yaklaşım... Wikipedia'daya linki verilen açıklamaları okuduğum zaman, bir nebze benzer bir hayat tarzının Türkiye'de de olduğunu düşündüm.. Anaerkillik açısından örtüşmüyor tabi ki; ama, erkeklerin tembellik ettiği, kadınların da can-ı haktan çalıştığı bölgelerimiz var. Geçmişte gurbetçiliğin yoğun olduğu bölgelerimizden bahsediyorum. Neyse. Yazıda bahsi geçen 'Elveda Kızlar Ülkesi' okunmağa değer bir kitap gibi görünüyor. Neyse. Bugün de bu kadar. İyi bir gezintiydi. Home sweet home..