Misket...

Hayatımda iki ayrı Misket; ve her ikisinin de apayrı hikayeleri var.. Birisincisini anlatmayacağım.. nazar değer diye korkuyorum.

Diğerinin, yani aşağıdaki güzelim türkünün yakılış hikayesi buruktur, acıklıdır.. İşaretleri yanlış okumanın ne denli nahoş sonuçlara yol açtığını anlatan, elemle bitmiş bir sevda türküsüdür..

Misket türküsünü çok --yani, ziyadesiyle-- severim.. hem türkünün hikayesinde bahsi geçen, tasvir edilen, duygular açısından hem de bestesi açısından, çok asil bir eserdir bence.

Güvercin uçuverdi Kanadın açıverdi El oğlu değil mi Sevdi de kaçıverdi A benim aslan yarim Duvara toslan yarim Duvar cefa götürmez Sineme yaslan yarim Güvercinim uyur mu Çağırırsam duyur mu Yar orada ben burda Böyle hiç oluyur mu A benim hacı yarim Başımın tacı yarim Eller bana acımaz Sen bari acı yarim Cami müezzini yok İçinin düzeni yok Çok memleketler gezdim Misket'ten güzeli yok Dapdaracık sokaklar {'Daracık daracık sokaklar' galat-ı meşhurdur} Misket şeker topaklar Pul pul olsun dökülsün Seni öpen dudaklar Caminin ezan vakti İçinin düzen vakti Ben Misket'i yitirdim Senenin hazan vakti Gökte yıldız sayılmaz Çiğ yumurta soyulmaz Misket'in sevdasına Bir ömürde doyulmaz

[Son kıtanın son iki mısraını azıcık değiştirdim. Bence böylesi daha doğru ve güzel. Değiştirmek ruhsatını nereden mi aldım? Kendimden.

Benim yaptığım bu değişikliğin, bu hikayeyi bilir bilmez çıkıp şıkkada şıkkada gerdan kırıp göbek atanlara kıyasla daha anlamlı olduğunu düşünüyorum]

Misket'in Hikayesi

Misket, ufacık tefecik bir elma türü... Huriye de, Ganizadelerin ufakcık tefecik, şipşirin kızlarının adı.

Huriye, sık sık evlerinin önündeki elma ağacına tırmanır, yolu gözler; sebep, Osman Efe...

Ankara'nın sayılı efelerinden Osman, genç, yakışıklı, geniş omuzlu, burma bıyıklı... Huriye'nin gönlü bu Osman Efe'de. Osman Efe, evin önünden geçiyor; Huriye atlıyor bahçeye, tırmanıyor Misket ağacına. İkisinin de yüreğinden ılık bir şeyler akıyor. Osman Efe, Huriye'yi adıyla çağırmıyor hiç, 'Misket' diyor Huriye'ye.

Yörenin ünlü ağalarından Kır Ağa, bir gün Huriye'yi su doldururken görüyor çeşme başında. Aradan bir hafta geçmeden Kır Ağa, Huriye'yi istetiyor. Babası, 'Kır Ağa, yiğit insandır, malı mülkü yerindedir' diyerek Huriye'yi vermek ister. annesi, Huriye'nin ağzını arar, fakat Huriye 'Ölürüm de Kır Ağa'ya varmam' cevabını verir.

Huriye, akşamı zor eder. Bahçeye çıkıp, Osman Efe'nin yolunu gözler. Uzaktan atını görünce, tırmanıp çıkar elma ağacına. Durumu bildirir Osman Efe'ye.

Osman Efe, çılgına döner. Kır Ağa'ya haber gönderir, 'Kendini sever, sayarım. Yiğit kişi bellerim. Yolumdan çekilsin. Sonu iyi olmaz' der. Haberi Osman Efe'den Kır Ağa'ya götürenler, bire bin katarak anlatırlar 'Osman diyor ki, Kır Ağa kim oluyor da benim yavuklumu alacak. Leşini sererim' diye...

Kır Ağa, 'demek dünkü çocuk bize meydan okuyor. Kendine güveniyorsa, karşıma çıksın' diye Osman Efe'ye haber gönderir. Tabii haberi götürenler Osman Efe'ye de bire bin katarak anlatıyorlar. Osman Efe, Kır Ağa'ya; Kır Ağa, Osman Efe'ye kinlenir. Sonunda kıran kırana kavga etmeye, sağ kalanın Huriye'yi yani Misket'i almasına karar veriyorlar.

Belirlenen gün ve yerde karşılaşıyorlar. Bıçaklar çekiliyor. Huriye ise, çaresiz, durumu merakla bekliyor. Çıkmış elma ağacı üstüne, yoları gözlüyor. Bir yandan da Osman Efe için dua ediyor. Osman Efe ise Kır Ağa karşısında aslanlar gibi dövüşüyor. Kır Ağa birden duruyor. 'Benimle böylesine boy ölçüşen yiğide, ben kıyamam. Koç olacak kuzuya bıçak çekemem. Vur bıçağını bağrıma. Misket senin olsun' diyor. Osman Efe önce şaşırıyor, sonra oda bıçağını yere atıyor ve koşup ellerine sarılıyor Kır Ağa'nın.

Kadın-kız da yollara dökülmüş uzaktan görünen kalabalığı bekliyor. Misket ise çıktığı elma ağacında duramıyor heyecandan. daldan dala geçip, gelenleri seçmeye çalışıyor. Derken kalabalık yaklaşır, önde Kır Ağa, arkasında kalabalık.

Gözleri Osman'ını arıyor, göremiyor...

Birden başı dönüyor, gözleri kararıyor, tepe üstü ağaçtan aşağı düşerek cansız yere yığılıyor.

Çok geçmeden kalabalık elma ağacına ulaşınca, bir feryattır kopuyor.

Osman Efe, sığmıyor oralara.

Kadınlar kızlar perişan.

Misket kızın yani Huriye'nin hikayesi dilden dile dolaşıp türkü oluyor.

[Kaynak: Yaşar Özürküt; 'Türkülerin Dili'; Ankara Kültür Kurumu Yayınları]

Şimdi de, bu asil türkünün bir kaç değişik icraından örnekler vermek isterim:

Nida Tüfekçi ustamızdan sadece saz ile bir icra...

Bu, modern tarzda enstrümental bir icra...

Bu da Gülşen Kutlu tarafından güzel bir icra...

Son olarak, konuyla alakası yok çok, ama söylemeden geçemeyeceğim...

İnternet'te 'misket elması' aradığınızda karşınıza hep Amasya ile ilgili yazılar çıkıyor. Misket türküsü ise bir Ankara türküsü olarak bilinir.

Geçmişte Ankara'nın Amasya'nın bir parçası olduğuna dair bir şey de bulamadım. Tersine, bulduklarım, hem Ankara'nın hem de Amasya'nın birer sancak olduklarını gösteriyor. Yani, Ankara Sancağı ile Amasya Sancağı ayrı ayrı (birbirinin bir parçası olmaksızın) var olmuşlar.

Ankara'da yakılmış bir türküye ismini vermiş olmasına rağmen, Ankara'da 'misket elması' pek yok gibi --en azından bugünlerde yok gibi.

Acaba Ankara'da nesli tükendi de Amasya'da mı devam ediyor?

Gerçi, anladığım kadarıyla, gerçek 'misket elması' artık Amasya'da da pek kalmamış, nesli tükenmekte olan bir elma çeşidiymiş..

O kadar ki, bir resmini, buraya koymak istediğm halde, bulamadım. Bütün bulabildiğim şey ise neye benzediğine dair yazılar. Mesela Amasya Valiliği şöyle bir şeyler yazmış:

Amasya denilince akla ilk olarak 'misket elması' gelir. Türkiye'nin neresinde olursanız olun, eğer mevsimiyse, mutlaka 'misket elması' 'Amasya Elması' olarak karşınıza çıkar.

Amasya adıyla bütünleşen misket, özelliğini yine Amasya'nın coğrafi yapısında alır. Söylendiğine göre Amasya vadisi, misketin yetişmek için tam aradığı ortammış. Boğazın esintisi elmaya ayrı bir tat verir. Kokusu da burada gizlidir.

Misketin en büyük özelliği bir yıl meyve verirse diğer yıl vermemesidir. Bir yüzü kırmızı, diğer yüzü ise sarı ila yeşilimsi bir renk taşır. İnce kabuklu, hoş kokuludur. Sert ve dayanıklıdır. Uzun süre saklanmaya elverişlidir. Amasya elmasının iki türü vardır. Daha küçük ve tatlı olanına Misket elması denir. Daha iri ve aşılı olanına ise 'kabak elması' adı verilir. 'Amasya elması' meyveye geç yatar ve 8 - 10 yaşından önce ürün vermez.

Kabak elmasını sevenlere de afiyet olsun; fakat, Misket'in yerini tutmaz bence.