Komazsan CD

Teknoloji sayesinde, icerik dagitimi icin --eski devirlerin aksine--, buyuk yatirim ya da masraflarin yapilmasi gereksiz hale geldi. Icerik veya bilgi sozkonusu oldugunda, yayim ve/veya dagitim artik anlamli bir maliyet tasimiyor...

Isteyen, ve nasil yapacagini bilen herhangi birisi cok amatorce butcelerle istedigi kadar cok sayidaki seyi bir yerden baska bir yere kolayca aktarabilir, baskalari ile paylasabilir bir seviyeye eristi. Boylece bilgi artik ozgurlugune kavustu diyebiliriz.

Yok, diyemiyoruz.

Yani, henuz diyemiyoruz.

Cunku, ortada gecmisin tortulari var ve yeni durumu anlamakta, kabullenmekte zorlaniyorlar; islerine de gelmiyor cogu zaman...

Kabullenmek ne kelime; alel acele, yalap-sap cikartilmis kanunlarla statukolarinin devamini saglamaga calisiyorlar.. Vaktiyle, cahil ahaliyi cadi avi pesinde kosturup, 'yakalanan' insanlarin yakildigi gunlerden beri ilk defa simdi, benzer sekilde realiteden uzak kanun ve mevzuat kullanilarak, suc isnadi yapilabiliyor..

Dagitiminin kelimenin butun pratik anlamlari ile bilabedel (bedelsiz) oldugu bir seyleri, birileri hala daha sanki eski sistem devam ediyormus gibi kendi teklellerinde tutmak ve hala daha bu 'hizmet'e karsilik eski bedelleri odetmek istiyorlar..

Gayr-i maddi yaraticilik urunlerinin telif haklari on yillarca devam etsin isteniyor ve, halen gecerli mevzuata gore de, ediyor.

Boyle birkac urunun telif haklarindan dogan gelir, ilgili (ozel ya da tuzel) kisinin butun hayati boyunca yeterli gelir eldetmesine imkan taniyabiliyor. Baska bir deyisle, birkac 'eser' ile kendini emekli edebiliyor.

Halbuki, bir isci ya da bir ciftci ya da baska herhangi bir meslek sahibi, ancak butun hayati boyunca calistiktan sonra --o da belki-- emekli olabilirken; yani, artik calismaksizin, gecmisteki emeklerinin getirisi ile gecinebilirken, baska birilerine biz bu imtiyazi birkac saatlik emek karsilginda bah$etmek zorunda kaliyoruz..

Bu adaletsizliktir.

Herhangi birinin birkac saatte peydahladigi bir urune karsilik butun omrunu garanti altina almasi, diger buyuk cogunlugun da bu bedeli odemege mecbur edilmesi adaletsizliktir.

Muzik (sanat?) dunyasini ele alir ve yayinevi/produksiyon sirketlerinin iddialarina kulak verirsek, bu sektorden ekmek yiyen insanlarin da emeklerinin karsiligini vermemiz gerekir.

Dogrudur, karsiligini verelim.

Ama, neyin karsiligini?

Bu sektordekiler ne gibi bir katma deger getiriyorlar artik?

Ilgili eserin ortaya cikmasi icin yaptiklari yatirimin mi?

Hayir, artik o tur bir yatirima gerek yok. Cok basit bir kac ekipmanla (cogu zaman birkac bilgisayar ile) bu isler kolayca yapilabiliyor artik.

Ilgili eserin tuketiciye ulastirilmasi icin yaptiklari yatirimi mi?

Buna da hayir. Cunku, yine teknolojik altyapi sayesinde, bu 'hizmet'in yerine getirilmesi icin ciddi bir yatirima gerek kalmamistir. Yanlis yapilmis ya da hic yapilmamis bir yatirimin bedelini butun toplumun odemesini kimsenin bekleMEmesi gerekir.

Kisacasi, sanat (?) sektorundeki bunca araci artik gereksizlesmistir.

Hatira binaen son bir kac senedir varliklarina izin verdik, hosgorduk ya da tahammul ettik, fakat, tipki baska verimsiz sektor ya da isletmelerde oldugu gibi bunlarin da ozellesmesi (tasfiyesi?) gerekiyor.

Ozellesmekten kasit da, bu dagitim isini ozel kisilerin amatorce yapmalaridir. Koskoca sektorlere gerek kalmamistir, 'hizmet' devam edecektir fakat bu hantal ve devasa sirket ya da sektorlerle degil.

Buraya kadarini anladik da ortada kanunlar var denildigini duyar gibiyim..

Dogrudur. Telif Haklari filan ismiyle bir kac kanun var.

Fakat, hepimiz cok iyi biliyoruz ki, kanunlar tanrisal buyruklar filan degil; gunun ihtiyaclarindan kaynaklanarak yapilmis duzenleyici hukumlerdirler.

Kanunlarin realiteyi temsil edemedikleri, realitenin gerisinde kaldiklari cok donemler olmustur. Boyle durumlarda, realitenin degil, kanunun degismesi sozkonusu olur. Telif Kaklari kanunu da bu kapsamdadir.

Bir baskasina ait herhani bir seyi alirsaniz o kisinin bir seyini eksiltirsiniz ve sizin bu yaptiginiz gasp ya da hirsizlik sayilir.

Ammaa, aldiginiz bu sey karsiliginda, ona 'sahip' olan kisinin herhangi bir seyi eksilmemis ise, bunun gasp ya da hirsizlik olmasi mumkun degildir.

Eger mumkundur diyorsaniz, mirildandiginiz her sarki ya da turku, aradabir akliniza gelen guzel bir siir, ya da lafin arasinda soylediginiz bir atasozu de sizin gaspci veya hirsiz olmanizi gerektirir...

Eger buna gasp/hirsizlik diyorsak, o zaman baska bir suru sey daha ayni kapsama girer:

Teknoloji sayesinde, artik herkesin elinde kamera ya da ses kayit cihazlari var. Yolda yururken, veya alisverise gittginiz dukkanlarda sizin resminizi ceken, ya da sesinizi kaydeden sayisiz cihaz var. Bunlar da size (bize) ait olan goruntuleri, sesleri kaydediyor..

Bu da gasp/hirsizlik midir?

Eger cevap evet ise, once bu tur ve cok daha genis bir kitlenin magduriyetinin giderilmesi gerekir. Nasil yapacaklarsa..

Yok, 'hayir degildir' ise, kopyalanmasi sonucunda kaynaginda bir seylerin eksilmesine yol acmayan baska seylerin de gasp/hirsizlik sayilamamasi gerekir.

Biri oyledir, digeri ise oyle degildir diyerek aralarinda sanki bir fark varmis gibi davranmak ahlaki olmadigi gibi, devri gecmis bir anlayis ile yazilmis bir kanun marifetiyle suclular yaratmak ve ustune ustluk bu suclulari devletin kolluk kuvvetleri ile derdest etmek yanlistir; birilerine gayr-i ahlaki imtiyazlar vermektir.

Herhangi bir imtiyazin birilerine verilebilmesi icin, ahlaki olmasi gerekir; yani, nihai getirisinin toplum icin pozitif olmasi zorunludur.

Boyle olmayan imtiyazlari herhangi birisine --kanunla ya da baska yollarla-- devletin verme yetkisi yoktur, olamamalidir.

Yaraticilik ve emek icin bedel odenmelidir. Buna kimsenin itirazi yoktur; ama, kartel ya da tekel anlamina gelecek imtiyazlarin talep edilmesi ya da verilmesi kabul edilebilir degil.

Bir kac saatlik (ya da aylik) calisma sonucunda ortaya cikmis bir esere butun toplumun sittin sene ('sittiyn' arapca 60 demektir) bedel odemesini beklemek, bunu kabul etmek hamhayaldir.

----

Bir buyuk hat ustadimiz icin anlatilan bir anekdot vardir:

Bir gun, ustad, Bogazi karsidan karsiya kayikla gectiginde, inince yaninda hic para olmadigini farkeder. Kayickinin ucretini odeyemeyecektir. Kan ter icindeki kayikciyakarsi hic hos bir durum degil.

Mahcup bir sekilde, kayikciya durumu anlatirken kizan ve kizmakta hakli olan kayickiya, cebinden cikardigi bir kagit parcasinin uzerine bir seyler yazar ve uzatir: Bunu sahaflara gotur ve sat, der.

Kayicki, kendisiyle dalga gecildigini dusunse de, kacmaga tesebbus ihtimaline karsilik etraftaki kayickilara teslim eder ve caresizce Sahaflar Carsisina yollanir. Giderken de sesli sessiz kufur, hakaret ettigini eklememize gerek yok.

Bir muddet sonra, ayni kayikci kosarak gelir. Saskindir. O kagit parcasina Sahaflarda 10 altin lira verilmistir..

O basit kagit parcasi icin esnaf neredeyse birbirini cignemistir. Uzerinde Sultan'in tugrasi olan cil cil altinlardan 10 tanesini odemek ne kelime!..

Diyecegim o ki, sanati takdir etmeyen bir maziden gelmiyoruz, imkanlarimiz oldugunca sanati da sanatkari da hep takdir ettik; ama,

'Telif haklari' adi altinda dayatilan sey bize her bakimdan yabanci.

Orjinal esere degil, o eserlerin bir sekilde tekel altina alinip artik zahmetsizce uretilen kopyalarina yuksek bedeller bedel odememizin dayatilmasini hakli bulmak mumkun degil.