Oedipus, Elektra, Aydınımız

Freud'a göre insan yavrusunun gelişiminin erken evrelerini 'tesir teorisi' ile açıklayabiliriz. Bu teoriye göre, ruhsal bozuklukların kaynağında (altı yaş öncesi) erken çocukluk dönemi yatar. Eğer bir tıfıl beş kademeli çocukluk gelişimini tamamlayamazsa ruhsal bozukluklar ortaya çıkar. Bu kademeler, sırasıyla, ağız (oral), makat (anal), falik (phallic), saklı (latent) (kuluçka) ve tenasül (genital) kademelerdir. Bir alt teori olarak falik kademe iyi incelenmiştir. Falik kademede, çocuk cinsel kimlik oluşturur. Bu kademede 'oedipus kompleksi' ortaya çıkar. İstemdışı olarak, çocuk annesine aşık olur. Annesinin babasına aşık olduğunu farkettiğinde de babasından nefret eder. 'Oedipus kompleksi'nin giderilmesi için, çocuğun, kendi annesinin gözüne girmesi için tıpkı babası gibi olması grektiğini idrak etmesi gerekir. Böylece, çocuğun özbabasına karşı duyduğu nefret babasıyla kendisini özdeşleştirmesine yol açar --tıpkı babası gibi olmak yani.. 'Oedipus compleks'i erkek evlatlar için sözkonusudur. Kız evlatlar için muadil 'elektra kompleksi'dir --babasına aşık olan kız evladın annesinden nefretini, babasının gözüne girebilmek için annesi ile tıpatıp aynı olmağa transform etmek gayreti de diyebiliriz. Şimdii.. bu satırların yazarı, bendeniz, bir psikanalist değil; psikanalize de çok fazla itibar eden birisi değil; hele de Freud hayranı hiç.. Zaten, bu analizdeki beş evre bence luzumundan fazla edep yerleri ile kafayı bozmuş, ve zaten Freud da zaman içinde bunların sembolik anlatım olduğunu vurgulamak ihtiyacı hissetmiş olduğundan, ben de o evreler üzerinde durmayacağım. Daha da ileri giderek, bu analizi herhangi bir bireye tatbik etmeği denemek yerine, daha bir genelleyerek, bir tabakaya uygulanabilir olup olmadığına bakmak istiyorum. Bakmak istediğim tabaka bizim 'aydın tabakamız'dır ve --evet, farkındayım-- hayli ince bir tabakadır. İnceliği sayesinde, bazı yumuşakçalarda görülen bir şeffaflığı olduğunu dahi söyleyebiliriz herhalde. Aydın tabakamızın sağ-sol, dinci-laikçi, muhafazakar-ilerici filan gibi kesimleri var. Fakat, benim ilgimi çeken nokta bu kesimlerin nitelikleri, birbirleriyle ilişkileri ya da karşılıklı geçişimleri değil. Ben bu tabakaların evrimi ile ilgileniyorum. Yani, her tabakada belli bir neslin evrimi ile.. yaşadıkları süre boyunca ve sonunda ne oldukları ile.. Bunları dediğim zaman oturup benim de 'aydın üzerine tezler' filan yazacağımı beklemediğinizi biliyorum --o tür şeyler beni aşar. Ben sadece, yakın geçmişteki aydın neslimizin nereden nereye geldiğine bakıyorum --meraklısı, eminim inceleyecek olsa, Tanzimat aydının da benzer bir macera yaşadığını görebilir. Benim gördüğüm manzara, 'oedipus/elektra kompleksi' ile kolayca anlatılabilir: Halk aşığı olarak ilk evrelerini yaşayan aydınlarımız dönüp dolaşıp halka ceberrut olmuş; üretimci ve paylaşımcı falan filan olanlar ise, üretim ve paylaşımı bir kenara kaldırmış alenen rantiye ya da soyguncu olmuşlar. Vaktiyle devleti savunanlar artık devleti törpülemekle meşgul, milliyetçi vesaire olanlar da globalist olup çıkmışlar.. Devlet Babanın ya da Ana Vatanın koynuna girmek konusundaki saplantıları, nedense bir türlü olgunlaşamadıkları için, artarak devam etti ve sonunda ne o oldu ne de ötekisi.. Ve, olgunlaşıp durumu anlamak yerine, kendilerini istenmeyen çocuk sanmağı tercih ettiler.. Kısacası, nefret dolu sadakat içinde kıvranan bir tabaka bu. Çözemediği için de, artık anlamsız hale geldiği söylenebilecek kavramları, topyekün vatan ve milleti elden çıkarmak gayretinde.. Bu 'elden çıkarmak gayretinde' olmağı da sanki anlıyor gibiyim; gerçi kadim Grek mitolojilerini de pek iyi bildiğimi iddia edemem, ama yanlış bilmiyorsam, Oedipus da yuvayı terketmişti.. Elektra'nın böyle bir şansı ya da denemesi var mıydı; bilmiyorum. Herneyse, eğer doğru ise, Oedipus gibi, bizim aydınımızın da yuvayı terketmek arzusu istisnai değil --en azından geçmişte bir benzeri daha var..