He-ce he-ce Türk-çe

Yazı dilinde hecenin önemi zamanla azalmış gibi görünüyor. Bu gerilemenin temel sebebi, zannedersem, artık daktilo dediğimiz (sabit genişlikli fontlarla yazan) yazı makinasının hayatımızdan çekilmesi, onun yerine bilgisayarların gelmesi olsa gerek.

Daktiloyla yazarken, yazdığınız satırın neresinde olduğunuza dikkat etmeniz gerekiyordu. Eğer iyi ayarlayamamışşsanız, yazdığınız kelimenin geri kalan kısmını siz bir alt satırda devam ettirmek zorundaydınız. Tamamının kendiliğinden bir alt satıra geçmesi mümkün değildi çünkü.

Kelimenin geri kalan kısmını bir alt satırda devam edebilirdiniz tabii, ama kelimeyi nerden böleceğiniz önemliydı. Aksi takdirde, okuyan kişi zorluk çekebilirdi. Daha da beteri, sizin cahilliğinize hükmederdi. Yani, kelimeyi hecelerine ayırmağı bile bilmiyor olurdunuz. Hiç hoş değildi bu.

Çok şükür ki, artık teknoloji sayesinde öyle ayıplarımız olmuyor. Bizim yerimize, kelime işlemci de denilen yazılımlar satırın sonuna sığmayan kelimeyi hemen bir sonraki satıra aktarıyorlar.

Bu iyi. Ama, kelimeyi hecelerine ayırabilmenin anlamlı olduğu tek yer daktiloyla yazı yazmak mıydı?

Tabii ki, hayır.

Bakar bakmaz bütün sayfayı, ya da bütün paragrafı okuyabilen az sayıdaki insanı hariç tutarsak, çoğumuz, karşılaştığımız kelimeleri okurken –bilinçli yapmasak bile– heceleyerek okuruz; özellilkle de zor ya da ilk defa karşılaştığımız kelimelerde bunu yaparız.

Aslında, bu yaptığımız, o kelimeyi anlamlandırmaktan çok, nasıl telaffuz edeceüimize karar vermek, ya da doğru yazılmış olup olmadığına yönelik bir denetleme veya sağlama yapmaktır.

Hecelerine ayırarak denetleme (ya da, sağlama) yapmak işleminin doğal mı, yoksa öğrenilmiş bir alışkanlık mı olduğunu bilmiyorum. Bu noktada çok da önemsemeden doğrudan doğruya hece mekaniğine bakmak istiyorum.

Mekanik kelimesini de seçerek ve bilerek kullandım. Çünkü, Türkçede hece ayırmak işi bir hayli mekaniktir. Yani, kuralları basit sayılır ve kuralların sayısı da azdır.

Kurallara vesaireye geçmeden önce, hecenin bileşenlerine kısaca bakalım. Yani, harflere –daha doğrusu seslere.

Sesler dedim ama, sesler üzerinde çok durmayacağım. Sebebi basit: Ses konusu azıcık karışık bir konu. Bu safhada o detaya girmek gereksiz olur.

Daha kolay bir yerden başlayalım: Harflere bakalım.

Türkçede harfler ikiye ayrılıyor. İlk grupta 'sesli harfler' var (a, â, e, ı, i, î, o, ö, u, ü, û), öteki grupta da diğer harfler var –yani 'sessiz harfler'.

Hemen şunu ekleyeyim: Biliyorum, 'ünlü harfler' 'ünsüz harfler' filan da deniyor, eminim farkı da önemlidir; ama biz, eğer itiraz etmezseniz, 'sesli harfler' 'sessiz harfler' diyelim.

Harfleri iki temel gruba ayırmak işimizi çok kolaylaştırıyor:

Bu grupları birer sembole dönüştürüp, her 'sesli harf' yerine 'a', ve her 'sessiz harf' yerine de 'z' kullanırsak, verilen herhangi bir kelimeyi bir semboller zinciri şekline dönüştürebiliriz.

Aklıma gelen ilk kelimeyi kullanayım: 'misket'..

Şimdi, 'misket' kelimesindeki harfleri az önce söylediğim şekilde sembollere dönüştürdüğümüz zaman, 'zazzaz' olur.

Türkçede 'zazzaz' diye bir kelime yok tabii ki; dolayısıyla anlamlı değil. Ama, bizim açımızdan birazdan anlamlı olacak. Biraz sabredin lütfen.

Şimdi de kuralları sıralayalım.

  • En kısa hece, bir adet sesli harften oluşan bir hecedir. Yani 'a' tek başına bir hece olabilir.
  • Sadece sessiz haflerden oluşan bir hece olamaz. [Bkz. bir önceki madde: İçinde mutlaka (ve sadece) bir adet sesli harf olmak zorundadır.]
  • En çok iki adet sessiz harf birbirine bitişik olabilir.
Yukarıdaki bu temel kurallardan yola çıkarsak, en uzun hecenin 5 harfli olabileceği kendiliğinden ortaya çıkar. Mümkün olabilecek hece çeşitleri aşağıdaki tabloda görülebilir:
TipYapıAçıklama
01aÖrnek: 'o'
02azÖrnek: 'ev'
03zaÖrnek: 'ye'
04azzÖrnek: 'üst'
05zazÖrnek: 'kaş'
06zzaSentetik hece. Tek başına bir kelime olarak görülmez.
07zazzÖrnek: 'terk'
08zzazÖrnek: 'tren'
09zzzaSentetik hece. Tek başına bir kelime olarak görülmez.
10zzazzÖrnek: 'kramp'
[Buradaki örnek kelimelerin kökeninin Türkçe olup olmadığı bizi iligilendirmiyor. Türkçe konuşanların günlük dilde bu kelimeleri doğal bulup kullandıkları bilinmektedir ve bizim açımızdan önemli olan da budur.]

Bunlar, toplam 10 adet hece çeşidi, bugünkü Türkçe ile yazılan kelimelerin temel taşlarıdır.

Tekrar, 'misket' kelimesine (yani 'zazzaz' olarak sembolize ettiğimiz zincire) dönersek, yukarıdaki tablodan faydalanarak 3 ayrı hece yapısı alternatifimiz olabilir:
ÖrnekHece yapısıHece tipleri
mi-sketza-zzaz03-08
mis-ketzaz-zaz05-05
misk-etzazz-az07-02
Dili konuşanlar, bunların içinden sadece bir tanesinin doğru olduğunu bilir; o da 'mis-ket' olandır {yani 'zaz-zaz' ya da '05-05'}. Diğerleri, kabul edilir değildir.

Güzel. Şimdi, hemen, bir tarafa not alabiliriz: '03' nolu hece tipinin peşinden '08' tipi gelemez. Aynı şekilde, '07'nin peşinden de '02' gelemez.

Başka bir deyişle, 'hangi hece tipi, başka hangi hece tipinden sonra gelebilir' sorusuna cevap verecek olan bir tablonun ilk adımlarını attık. Diğer kuralları oluşturmak da zor değil; şunun şurasında toplam 100 adet kuraldan bahsediyoruz; onu siz de kolayca oluşturabilirsiniz.

Peki de, madem, lafın ta başında hecelemenin artık önemsiz olduğunu söylemiştik, bunca şeye ne gerek vardı; ya da var?

Basit:

Hatırlarsanız, bir başka yazıda, Türkçede sonsuz sayıda kelime üretmenin mümkün olduğunu söylemiştim.

Ve, diyelim ki, siz bir şeyler yazdınız ve bu metni bilgisayarda bir kelime işlemciye denetletmek istiyorsunuz –yanlış yazılmış kelime varsa sizi uyarsın istiyorsunuz.. Bu işin mümkün olan en kısa zamanda yapılmasını tercih ederdiniz herhalde.

İyi de, 'Türkçede sonsuza yakın sayıda kelime üretmek mümkündür' dememiş miydik? Her ne kadar 'sonsuza yakın sayıda' demek denetlenmesinin imkansız olduğu anlamına gelmiyorsa da, böyle bir durumda kelimeyi çözmek ve hatalı yazılıp yazılmadığını denetlemek tabii ki zaman alır. Bu, birkaç sayfa için önemli değil ama, basbayağı uzun metinler için hayli zaman almak demektir.

Hakbuki, hecelerine ayırma yoluyla bir ön denetleme yapsak, hecelerine ayrılamayan kelimelerin iki ihtimali vardır. Ya yanlış yazılmıştır, ya da yabancı bir kelimedir. Her iki halde de, yapısal analizle vakit harcamak gerekmez. Bütün yapılması gereken şey, kullanıcıya bu kelimeleri göstermek olacaktır; kullanıcı yanlış olduğunu düşünüyorsa düzeltir ve işlem tamam olur.

Fakat, tek faydası bu değil. Hece ayrımını yapabilmenin asıl önemli olacağı yer, yakın gelecekte yaygınlaşacak olan bir başka fonksiyonda ortaya çıkacak: Türkçe sözkonusu olduğunda, verilen bir metni bilgisayarların sesli okuması için hece ayrımı yapabilmeleri gerekiyor. Tabii ki, sadece hece ayrımı yetmeyecek, vurgulama vesaire ile ilgili ek bilgilere de ihtiyaç olacak, ama hece ayrımı da yapabilmeleri gerekecek.

Başka bir deyişle, heceleme yeteneğine ihtiyacımız tamamen yok olmayacak gibi görünüyor.

Bunları dedikten sonra bir ikişey daha ilave etmem lazım.

Yukarıda bahsettiğimiz teknikle, karşımıza çıkacak olan kelimelerin çok büyük bir çoğunluğunu hecelerine ayırabileceksek de, tamamı için bunu söyleyemeyiz.

Bazı kelimelerde, yalnızca 'sesli-sessiz harf' cinsinden analiz yetersiz olabiliyor.

Bu kelimelerde, hecedeki seslerin ne olduğuna bağlı olarak, hem kelimenin okunuşu hem de (dolayısıyla) hecelerine ayrılması farklı olmak zorunda olabiliyor..

Hecedeki sessiz harfin cinsine de (yani, o harfe ait sesin ağzımızın ya da gırtlağımızın hangi bölgesinden çıktığına da) bakmak gerekiyor...

Başka bir deyişle, yukarıda kabaca tarif edilen mekanizmanın biraz daha rafine edilmiş şeklini kullanmak gerekiyor.

Bu mekanizmayı detaylandırmayacağım, çok zor da değil zaten; sadece gereğini vurgulayıp geçiyorum.

Son olarak da, yukarıdaki tabloda geçen 'sentetik hece' konusuna değineyim.

Normal olarak, her hece tipi, bir adet dahi olsun, tek başına bir kelime halinde Türkçede bulunur. Ama, bu da artık bir kural olmaktan çıktı; çünkü, dilimizde 'sentetik hece' diyebileceğimiz yeni hece tipleri oluştu; 'sentetik hece' tek başına bir kelime olarak rastlanmayan, fakat bazı kelimelerin hecelerine ayrılması sırasında zorunlu olarak ortaya çıkan hece tipleridir.

Bunun iyi ya da kötü olduğuna ben karar veremem, kullananlar karar veriyorlar; fakat bu hece tipleri ile beraber dilin prozodisinin de (vurgulama, seslendirme biçimi, müzikalitesi vs) değiştiğini söylemek gerekir.

Hayli sayıdaki örnek arasından şunları gösterebilirim: 'spektroskop', 'spesifik', 'stafilokok', 'standardizasyon', 'stenografi', 'projelendirilecekler', 'stratosfer', 'profesyonelleşme'..

Hadi, basit bir oyunla bitirelim: Az önceki örnek kelimeleri hecelerine ayırmağı bir deneyin.

Daha sonra, başkalarından aynı kelimeleri hecelerine ayırmalarını isteyin.

Birbirinizden farklı çözümler üreteceginizi sanıyorum.

Bu farklılıklar, bu yeni hece tiplerinin henüz dilde tam olarak sindirilemediğine işaret ediyor olabilir.