Monna Rosa

Serbest vezinli siiri (sarki sozleri haric) cok fazla sevdigimi iddia edemem; sevmekten daha cok anladigimi iddia edemem. Biraz bu yuzden olsagerek, mesela, Ismet Ozel'in siirlerini dinlemesine dinlerim ama birisi onume uzatsa elim ayagima dolanir, ahengi bir turlu yakalayamadigim icin okuyamam. Sesli ya da sessiz, okuyamam. Okuyamayinca da tad alamam pek. Tad alamadigim seyleri sevmek de zor oluyor haliyle.. Siir acisindan bakildiginda, Karakoc sulalesi hayli verimli --nufus ortalamamizin kesinlikle ustunde, hem sayisal hem de kalite bakimindan. Cogunu severim, ama, iclerinden sadece --nedense-- Sezai Karakoc'un 'Monna Rosa'si bemim icin 'bitane'dir... Sezai Karakoc, bir serbest vezin sairi olmasina ragmen bunu hece ile yazmis, ama, farklidir. Klasik dorlukler yerine enteresan bir besli form secmistir.. Ilk bakista okunmasi zordur, ama, bir kac denemeden sonra cok hos oldugu anlasilir --en azindan benim tecrubem boyle.. Blogcu.com'a bakinirken bu siirinde bulundugu 'Ey İnsan Diriliş Vaktidir...' isimli siteye rastladim. Sezai Karakoc'un siirlerini (kendisinden ozerk ya da bagimsiz) burada topluyorlarmis. Niyetlerini takdir ettim, ama, siirde hata var. Yazim hatasi var, galiba --cunku simdi o kadar emin degilim; en azindan 'Gulce'nin degil 'Geyve'nin gulleri olmaliydi.. Bir eposta ile bu durumu dikkatlerine getirmek istedim, ama, verilen adres sorunlu cikti. Yani, ulasmak mumkun degil. En cok sevdigim siirlerden birisinin boyle olmasina razi olamadim. Madem baska caresi yok, dogrusunu buraya yazayim dedim. Hem bana da bir kolaylik olur, aradabir buraya gelip okumak icin.. --------------------------------------------

Monna Rosa [*]

Monna Rosa, siyah güller, ak güller Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Ah, senin yüzünden kana batacak Monna Rosa, siyah güller, ak güller Ulur aya karşı kirli çakallar Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa Monna Rosa, bugün bende bir hal var Yağmur iğri iğri düşer toprağa Ulur aya karşı kirli çakallar Açma pencereni perdeleri çek Monna Rosa, seni görmemeliyim Bir bakışın ölmem için yetecek Anla, Monna Rosa, ben bir deliyim Açma pencereni perdeleri çek Zeytin ağaçları söğüt gölgesi Bende çıkar güneş aydınlığa Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi Seni hatırlatır her zaman bana Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi Zambaklar en ıssız yerlerde açar Ve vardır her vahşi çiçekte gurur Bir mum ardında bekleyen rüzgar Işıksız ruhumu sallar da durur Zambaklar en ıssız yerlerde açar Ellerin, ellerin ve parmakların Bir nar çiçeğini eziyor gibi Ellerinden belli olur bir kadın Denizin dibinde geziyor gibi Ellerin, ellerin ve parmakların Zaman ne de çabuk geçiyor Mona Saat on ikidir, söndü lambalar Uyu da turnalar girsin rüyana Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar Zaman ne de çabuk geçiyor Mona Akşamları gelir incir kuşları Konarlar bahçemin incirlerine Kiminin rengi ak, kiminin sarı Ah, beni vursalar bir kuş yerine Akşamları gelir incir kuşları Ki ben, Monna Rosa, bulurum seni İncir kuşlarının bakışlarında Hayatla doldurur bu boş yelkeni O sakin bakışlar bir su kenarında Ki ben, Monna Rosa, bulurum seni Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa Henüz dinlemedin benden türküler Benim aşkım sığmaz öyle bir saza En güzel türküyü bir kuşun söyler Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa Artık anla beni muhacir kızı Anla ve kabul et itirafımı Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı Alev alev sardı etrafımı Artık anla beni muhacir kızı Yağmurdan sonra büyürmüş başak Meyveler sabırla olgunlaşırmış Bir gün gözlerimin ta içine bak Anlarsın ölüler niçin yaşarmış Yağmurdan sonra büyürmüş başak Altın bilezikler, o korkulu ten Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne Bir tüy ki can verir gülümsemene Bir tüy ki kapalı geceye güne Altın bilezikler, o korkulu ten Monna Rosa, siyah güller, ak güller Geyve’nin gülleri ve beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Ah, senin yüzünden kana batacak Monna Rosa, siyah güller, ak güller Sezai KARAKOÇ
[*: 'Mona Roza' olarak okunur.] Orjinalinin yazılışının 'Monna Rosa' olduğuna, bu nüansa bugüne kadar hiç dikkat etmemisim. Özür dilerim. --------------------------------------------

Ben bu şiiri buraya alıntıladıktan epey sonra Hürriyet gazetesinde 12 Kasım 2006 tarihinde Ahmet hakan Coşkun imzasıyla şu yazı yayınlandı.

Şiirin hikayesini bu kadar detaylı değil, daha üstünkörü bilirdim; şimdi biraz daha biliyorum. Hem içim cız etti hem de şiiri daha bir sevdim..

Her ikisinin de ruhu şâd olsun..

Muazzez Akkaya’yı buldum

Şair Sezai Karakoç’un meşhur 'Mona Roza' şiirinde, Türk edebiyatının en mahrem akrostişi gizlidir.

Şiirin her kıtasının başındaki harfleri yan yana getirdiğinizde 'Muazzez Akkayam' çıkar.

Karakoç, 1950’de Mülkiye’de öğrenciyken yazmıştır bu şiiri.

Ancak 2002 yılına kadar hiç yayınlamamıştır.

Buna karşın tam 50 yıl kuşaktan kuşağa aktarılmıştır bu etkileyici şiir.

60’larda daktiloyla, 70’lerde teksirle, 80’lerde fotokopiyle çoğaltılmıştır.

Bu efsane şiir, bir aşk acısının yürek burkan sesidir.

Şöyle başlar:

Mona Roza siyah güller ak güller Geyve’nin gülleri ve beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Ah senin yüzünden kana batacak Mona roza siyah güller ak güller. --------------------------------------------

Ketumluğu, vakarı, onuruna düşkünlüğü, içe kapanıklığı, aşırı kırılganlığı ve küskün bir çiçek oluşuyla tanınan Sezai Karakoç’un, tam 50 yıl Muazzez Akkaya hakkında tek bir kelime etmesi tabii ki beklenemezdi.

Herhangi bir babayiğidin de Muazzez Akkaya konusunu Sezai Karakoç’a sormaya cüret etmesi de düşünülemezdi.

Bundan dolayı Muazzez Akkaya, Türk edebiyatının bir büyük gizi olarak kaldı.

Giz devam ettikçe de, efsane üretmeye meyilli tipler girdi devreye.

Neler neler anlatılmadı ki...

En meşhur hikáye şudur:

Güya Sezai Karakoç, Mülkiye’de okuyan Muazzez Akkaya’ya aşkını itiraf etmiş ama karşılık bulamamış, bunun üzerine "Mona Roza" şiirini yazmış, şiiri okuyan Muazzez Akkaya intihar etmiş.

Bu rivayet, 'Sezai Karakoç da bu nedenle hiç evlenmemeyi tercih etmiş' diye bitiyor.

--------------------------------------------

Dikkat! Dikkat!

Edebiyatımızın büyük sırrı çözüldü.

Nasıl mı?

Anlatayım:

Bundan bir süre önce bir yazımda Sezai Karakoç’un 'Mona Roza' şiirine ve Muazzez Akkaya’ya şöyle bir değinmiştim.

O yazının yayınlanmasının ardından New York’tan bir e-posta aldım.

Şunlar yazılıydı e-postada...

"Selam Ahmet Bey... Ben New York’ta doktorluk yapıyorum. Muazzez Akkaya’nın kızıyım. Yazınız ailecek çok hoşumuza gitti. Annemin adını yazınızda geçirdiğiniz için çok teşekkürler. Ayşe."

Okuyunca "Vay be" diye haykırdım. Muazzez Akkaya’nın izini bulmuştum.

Hemen bir yanıt yazdım: "Lütfen anneniz hakkında biraz daha bilgi verebilir misiniz?"

Yanıt şöyleydi:

"Annem Mülkiye’de okumuş. Öğrenciliğinde çok güzel bir kadınmış. Grace Kelly tipinde. Pingpong şampiyonu olmuş okulda. Bugün anneme Sezai Karakoç’un aşkını ve şiirini sordum. Annemin bu aşktan ve şiirden haberi olmamış. Ama şunu anımsıyor: Paltosunun cebinde şairi meçhul aşk şiirleri bulurmuş! Babamla evlenirken babama bu şiirlerden söz etmiş, babam da şiir yazmaya kalkışmış annem için ama tabii ki çocukça şiirler olmuş bunlar. Annem Hazine avukatlığından emekli oldu. Maliye Bakanlığı’nda çalışırken babamla tanışıp aşk evliliği yapmışlar. 48 sene harika bir evlilikleri oldu. Maalesef geçen hafta babamı kaybettik."

--------------------------------------------

Muazzez Hanım’ın Mülkiye’de okurken "pingpong şampiyonu" olduğunu öğrenince...

Hemen aklıma Sezai Karakoç’un 'Ping-Pong Masası' adlı başka bir şiiri geldi.

Şiiri bulup okudum...

Şu dizelere dikkat kesildim: Ha Sezai ha ping-pong masası Ha ping-pong masası ha boş tüfek Bir el işareti eyvallah ve tak tak Gözlerin ne kadar güzel ne kadar iyi Ne kadar güzel ne kadar sıcak Tak tak tak tak tak.

Gözümün önüne şöyle bir görüntü geldi:

Ezik ama onurlu Ergani çocuğu Sezai, uzak bir köşeden Muazzez’in pingpong oynamasını izlemektedir. Muazzez topa şımarık bir edayla vurdukça "Ha Sezai ha ping-pong masası" diye içlenmektedir.

Ne dokunaklı değil mi?

--------------------------------------------

Hadi girin internete ve bu çok eski devirlere aitmiş gibi gözüken dokunaklı aşka nüfuz etmek için 'Mona Roza' şiirini bulup okuyun.

50 yıllık büyük gizin aydınlanmasının hatırına...

Bir parça kederlenip aşka olan imanınızı tazeleyin. Okuyun ve içinizi ısıtın: Yağmurlardan sonra büyürmüş başak Meyveler sabırla olgunlaşırmış Bir gün gözlerimin ta içine bak Anlarsın ölüler niçin yaşarmış Yağmurlardan sonra büyürmüş başak