çetin mi muzaffer mi..

Muzaffer Ertürk - Havuzbaşının Gülleri

Çetin Akdeniz - Kaşık Havası

mehcûr...

Yazmağa pek elim varmıyor burada.. Varmıyor, varmıyor da; yazmak istemediğimden değil.

Zaman gazetesinde 06 Kasım 2007 tarihinde İskender Pala imzasıyla yayınlanmış bir yazıya rastladım...

Gönül yarasına ok üstüne ok

Bir şair düşünün, bir tek gazeliyle bütün edebiyat tarihlerinde, bütün antolojilerde adı anılmış, o gazeli yüzyıllar boyunca sayısız insan tarafından ezberlenmiş, pek çok şairin gıpta ve övgüsünü almış, benzerleri yazılmış, ama ne evvelkilerden, ne de sonrakilerden onu geçebilen olmuş bulunsun.

Bahsettiğimiz şiir ki, hani --Allah korusun-- Türk milletinin bütün şiir kitapları yansa, bütün şairleri unutulsa, yine de bir zamanlar çok muhteşem bir edebiyat yaratmış olduğuna, tek başına delil olarak yetecek manzumelerden biridir.

Üstad Yahya Kemal 'Edebiyâta Dâir' adlı kitabında der ki:

"Nedîm Dîvânı'nda bir kasîde vardır, müjgân üstüne, hicrân üstüne, ummân üstüne kafiyeleri ve redifleriyle âdetâ akar. Nedîm, kafiyeyi teng edinceye kadar pür-gûluk ettikten (kafiye bulamayacak derecede çok şey söyledikten) sonra birdenbire coşar ve kasîde içinde gazel-serâlaşır ve bu girizgâha düşer;

Râsih'in bu matla'ın tazmîn idüp sâkî-i kilk Nukl sundu çekdigim sahbâ-yı irfân üstine

ve Râsih'in beytiyle gazel'i açar. Âh o ne beyittir ya Rabbi! Çekik gözlerin uzun kirpikleri birbirine girift olarak süzüldüğü bir eski Türk meclisinde eski Türk gazel-serâsı nasıl bağrından vurulur ve nasıl hazzın bütün nüktesiyle yalvarır: "Süzme çeşmin gelmesin müjgan müjgan üstüne..."

Nedîm gibi bir şairi bir gazeliyle sermest edecek kadar güzel bir rûh sâhibi olan bu Râsih kimdir?

Şiirde şan ve şerefe teşne olan şairlerimizden biri, ismini Nedîm'in kasidesinde zikrolunurken görseydi başı dönerdi değil mi?"

Üstad haklıdır; eğer Rasih, kendi adına bunca şiirler yazıldığını bilseydi herhalde ömrünü o haz ile mest yaşardı. Eser dedikleri şey herhalde böyle olsa gerek.

Attila İlhan, 'Hangi Edebiyat'ında aynı gazel için "Râsih'in ünlü gazeli, Türk şiirinin geleneksel ahengini en tumturaklı şekliyle hissettiren görkemli gazellerindendir; ilk defa 1943'te mi, 44'te mi ne, okuyup çarpılmıştım. Ya Rabbi ne yaman bir sesti o!?.." demekten kendini alamaz.

Tezkire ve şiir mecmualarında Rasih'in bu ünlü şiirine 37 şair tarafından yazılmış 45 benzer şiir kayıtlıdır. Bu kafiye ve vezindeki ilk şiir de Cem Sultan'a aittir. Bunların hepsi birbirine nazire (aynı vezin ve kafiyede benzer şiir) olup Rasih'in dizeleri kendisinden öncekileri aşmış, kendinden sonrakiler tarafından ise hiç aşılamamıştır.

Etmişiz canan ile peyman peyman üstüne Sevmeyiz dünyada biz canan canan üstüne

diyen Fennî gibi bu sahada şahane ve parlak beyitler ortaya koyanlar ve hatta

Doldurup parmaklığa insân insân üstüne Pîr ü bernâ bağrışır efgân efgân üstün

diye başlayan nefis tehziller (tehzil, aynı vezin ve kafiyede alaycı şiir demek olup bu beyitle başlayan tehzil, Yolcu imzasıyla İkdam gazetesinde, devrin İDO'su sayılan Şirket-i Hayriye vapurlarından İntizam için yazılmıştır) meydana getirilmişse de şiirlerinin tamamında aynı derecede başarılı beş beyti yan yana getirebilen Rasih'ten başka bir şair maalesef çıkmamıştır.

Ondan daha usta, ondan daha şöhretli şairlerin yine pek müstesna şiirleri vardır; ama bu vezin, bu kafiye ve bu konuda elhak Rasih'in ağzı şeker çiğnemiştir.

Hezâr gıbta sana, nur içinde yat şair Rasih!..

Gazel

Süzme çeşmin gelmesin müjgân müjgân üstüne Urma zahm-ı sîneme peykân peykân üstüne

Rîze-i elmâs eker her açtığı zahma o şûh Lutfu var olsun eder ihsân ihsân üstüne

Dilde gam var şimdilik lutfeyle gelme ey sürûr Olamaz bir hânede mihmân mihmân üstüne

Yârdan mehcûr iken düşdük diyâr-ı gurbete Dehr gösterdi yine hicrân hicrân üstüne

Hem mey içmez hem güzel sevmez dimişler hakkına Eylemişler Râsih'e bühtân bühtân üstüne

Günümüzde daha kolay anlaşılacak karşılığı da şöyle olabilir: {Ek$iSozluk'ten}

süzme gözlerini gelmesin kirpik kirpik üstüne vurma yaralı göğsüme peykan peykan üstüne

elmas tozu eker her açtığı yaraya o güzel iyiliği var olsun eder bağış bağış üstüne

gönülde gam var şimdilik lûtfeyle gelme ey sevinç olamaz bir hanede konuk konuk üstüne

yârdan alıkonulmuşken düştük gurbet diyarına felek gösterdi bize ayrılık ayrılık üstüne

hem şarap içmez hem güzel sevmez demişler hakkında eylemişler râsih'e suçlama suçlama üstüne

Aşağıda da, son iki beytinin Muzaffer Ertürk tarafından {uzun hava tarzında} fevkalade güzel bir şekilde icra edilişini dinleyebilirsiniz...

Rasih'in gazelinin düzyazı açıklamasını da şöyle vermiş, İskender Pala:

Ey sevgili! Gözlerini süzme ki, kirpik kirpik üstüne gelmesin; böylece bağrımda (gönlümde) açtığın yaraya ok üstüne ok atmış olma (üst üste kirpikler; üst üste ok demektir).

Sevgili, açtığı her yaraya elmas tozu ekiyor. Lutfu var olsun; (aşıkına) ihsan üstüne ihsanda bulunuyor (Sevgilinin birinci ihsanı aşıkının bağrında açtığı yara, ikinci ihsanı da o yaranın kapanmasını engelleyen elmas tozudur).

Ey sevinç; gönlümde gam var, şimdilik lutfeyle sen gelme. Çünkü bir evde misafir üstüne misafir uygun düşmez (gam gibi değerli bir misafir var iken sevinci ağırlamak mümkün değildir ki!).

Sevgiliden ayrı kalmıştık, bir de gurbetlere düştük. Felek bize hicran üstüne hicran gösterdi vesselam (birinci hicran sevgilinin ayrılık azabı, ikincisi de gurbet elemidir).

Rasih için "Hem içki içmez, hem güzel sevmez!" demişler. Zavallıya iftira üstüne iftira atmışlar (İçki de içer, güzel de sever).

[Berceste - Yahya Kemal]

Bir tek gazel bıraksa yeter bir gazel-serâ Her beyti olmalı ancak beytü'l-gazel gibi

Bir gazel ustası gökkubbede güzel bir tek gazel bıraksa kafidir; yeter ki o gazelin her beyti için "En güzel beyit işte bu!" denilsin.