Dink, Milliyetçilik ve Kerkük
Hrant Dink'in katline bakıyorum bakıyorum ve bir türlü bir anlam veremiyorum. Sebeplerini anlamlandırmak mümkün değil; cinayeti sahiplenen siyasi bir oluşum ya da örgüt de yok. Toplumda bir kapmlaşmaya, kinler cephesinin oluşumuna da hizmet etmiş gibi görünMÜyor. Dünk'i sevenler de vardı, sevmeyenler de. Kabul etmek lazım ki, yıllardır kulağımıza üflenen şeyler ve bilhassa ASALA cinayetleri yüzünden, Dünk'in Ermeni oluşundan dolayı kendisine karşı bir önyargı vardı ve bunu da Dink'i sevmeyenlerin daha fazla sayıda olduğuna tahvil edebiliriz. Fakat, sevmeyenlerin daha fazla sayıda olduğunu söyleyebilirsek de, bunun nefret derecesinde olduğunu söylemek zor. Buna yardımcı olan en önemli şey de, Dink'in ölümünü müteakip kimsenin çıkıp zafer narâları atmayışı, bilâkis (Diyanet'in hayli yadırgamasına rağmen) Dink'i rahmet ile ananların, cenâzesinde kâtli tel'in edenlerin sayısal fevkalâdeliğidir. Buradan bakınca, bu kâtlin niçin gerçekleştirildiği sorusu cevap arıyor. Amaç ülkeyi karıştırmak idiyse, bu mümkün olamamıştır. Ya bunu tezgâhlayanlar beceriksiz çıktı, ya da bu ülkenin insanı --belki de ilk defa-- bu tür tezgâhlara gelMEmek konusunda sağduyusunu konuşturdu. Her ne hâl ise, bu sevindirici bir gelişmedir. Amaç, Türkiye-Ermenistan ilişkilerini imkânsızlara, yeni çıkmazlara sürüklemek idiyse; bu da pek gerçekleşememiştir. Bir dahili vak'a olmasına rağmen, cenâzeye Ermenistanlı yetkililerin davet edilmeleri ve onların da buna icâbet etmesi; geldiklerinde de sivri kelimeler kullanmamış olmalarını birer gösterge olarak alırsak, bu tezgâh (eğer o idiyse) tutmamış görünmektedir. Yok, eğer amaç, mesela, ABD'de sırada bekleyen (sözde) 'Ermeni Soykırımı' yasa tasarısının bir an önce çıkarılması idiyse; bunun hızlandırılmasının ne ABD ne de Türkiye'nin çıkarına olduğunu bence aşikâr. Yani, ABD böyle bir gelişmeyi istemek durumunda değil bence. Bunun sebebi de --bence-- bir hayli basit: ABD'nin Türkiye'ye oldukça fazla ihtiyacı var. Tasarıyı bir çomak olarak kullanmak başka, o tasarıyı çıkartarak Türkiye'yi tamamen karşısına almak başka. ABD'deki Bush yönetiminin çok akıllı olduğunu iddia edecek değilim, ama ABD elitlerinin bu tür bir gelişmeyi isteyeceklerini de hiç sanmıyorum. Türkiye'yi tamamen karşısına almak sözkonusu olacağı için, Dink'in katli, olsa olsa, bu yeni konjonktürde o tasarının sümenaltı edilmesine hizmet edecektir... Buradan bakarsak, bu durum Türkiye için bir tür sevindirici bir gelişme gibi görünmekle beraber, bu o kadar da ciddi bir ferahlama değil. Olsa olsa, Nasreddin Hoca'nın 'eşeği kaybedip bulması' türünden bir ferahlama olacaktır. Başka bir deyişle, bu katlin arkasında, ben, o tasarının rafa kaldırılması hesaplarını pek göremiyorum. O --eğer gerçekleşirse-- ikincil bir sonuç olmak zorunda. Geriye ne kalıyor? Avrupa Birliği'nin bir hesabı olabilir mi? Teorik olarak mümkündür. Ama, anlamlı bir fayda elde edeceklerine dair bir işaret bulmak da zor. AB'ye Türkiye'nin girişini engellemek isteyen AB-içi mihrakların arzularına hizmet eder gibi görünse de, ben onu çok da ciddiye alamıyorum. Alamayışımın başlıca sebebi, Türkiye'nin ne kendisinin ne de AB'nin bu istikamette ciddi niyetlerinin olduğunu düşünüşümdür. Başka bir deyişle, ne Türkiye AB'ye üye olmak sözkonusu olduğunda ciddidir, ne de AB'nin Türkiye'yi üye yapmak arzusu ciddidir. Yani, her iki tarafın da yaptığı, bence, elense ve peşrevlerden ibarettir. Dolayısı ile, zaten kartlarda olmayan böyle bir ihtimali engellemek diye bir şeyi anlamlı bulmuyorum. Komplo analizi olur da o analizden İsrail'i eksik etmek mümkün olur mu; olmaz tabii. Ama, neresinden bakarsam bakayım, İsrail'in de bu şeyde anlamlı bir çıkarını göremiyorum. Aklıma gelen harici ihtimaller bunlardı. Bunlara bir iki dahili ihtimal de ekleyebiliriz. Mesela, kendi Ermeni vatandaşlarımızı sindirmek arzusu vb vs. Ama, bunlar da anlamlı durmuyorlar. İki sebepten ötürü. Birincisi, Ermenilerimiz o derece vokal değildi; daha da ötesi Dink o türden vokal değildi. Susturulması için anlamlı bir sebep yoktu yani. İkinci sebep daha da basit: Ermeni vatandaşlarımızın sayısı, susturulmaları yolunda adım atılmasını gerekli kılacak sayılarda değil. Sonuç? Aslında 'elde var sıfır' demek gerekiyor... da.. elde sıfır değil, çok şükür, bir ya da daha büyük bir pozitif sayı var: Kamplaşmağa yol açması şöyle dursun, bir birlik havasının doğmasına yardımcı oldu. Bu da, bence, hayırlı bir gelişmedir. Ama, cinayetin işleniş gerekçesi olamaz tabii ki. Hayırlı gelişmelerden bir diğeri de, içerde doğmakta olan ırkî tonlar taşıyan milliyetçiği törpülemek ihtimalidir. Bence bu 'iyi bir şey'dir. Peki de, milliyetçiliğin törpülenmesine hizmet edişi niçin 'iyi bir şey'dir? Şundan dolayı: Çevremizdeki olayları beraber yaşıyoruz. Bu olaylar ve gelişmeler, ister istemez, içimizde bir miktar (re)aktivizm arzusu doğuruyor. Kerkük, Türkmenler, ve Kuzey Irak'ta ABD'nin kurdurtmağa uğraştığı Kürt Devletinden bahsediyorum. Orada kurulacak olan Kürt Devletinin, kendi başına bırakılırsa, bir ABD (ve İsrail) kuklası olmak ve dolayısı ile etrafındaki (Müslüman dünyasına ait) her devletin tepkisini çekeceğini görmek çok zor olmasa gerek. Nitekim, başında Barzanilerin olması da yeterince sebep olacaktır. Kısacası, öyle bir oluşum, daha doğar doğmaz bir 'doku reddi' ile muhatap olacaktır. Tıpkı İsrail gibi --hatta daha da beter; çünkü İsrail'den farklı olarak, bu Kğrt devletinin tebası Müslüman olacak ve din kardeşlerini satmış olarak algılanacaklardır. Yani, zalimle alenen işbirliği yapmış ve bu sayede peydahlanmış bir oluşum. Bu coğrafyada o tür doku redleri iyi sonuçlar vermez. Yani, öyle bir oluşumun yaşama şansı yoktur da diyebiliriz. Ama, eğer o oluşum, bir şekilde, mazlum hale gelirse durum değişebilir. Mazlum olması için, ya ABD tarafından zulme uğraması gerekiyor --ki, tarifi gereği (kurucusu olduğu için) bu mümkün değil; ya da Türkiye'nin zalim gösterilmesi gerekiyor. Türkiye'nin zalim gösterilmesi için de, Türkiye'nin oradaki Kürt Devleti oluşumuna zulüm etmesine gerek yok. Yani, bu istenen sonucu tam olarak doğurmaz bence. İstenen sonucun elde edilebilmesi için, Türkiye'nin açgözlü bir yağmacı olarak tanıtılacağı bir senaryoya gerek var. İşte, bu nokatada Kerkük oyuna giriyor. Kerkük'ün alınması halinde biz kimseye bunu oradaki Türkmenleri kurtarmak için yaptığımızı anlatamayız. Bütün dünya, daha da kötüsü, şu anda şekerrenk de olsa iyi sayılabilecek ilişkilerimiz olan Müslüman ve Arap dünyası bize sittin sene (altmış sene demektir ama sonsuz anlamında kullanılır) cephe alacaktır. Cephe almalarına gerekçe her ne kadar Kerkük olacak olsa da, bu durumdan şikayetçi olanların arasında oradaki Kürt Devleti oluşumu da olacağı için, (Türkiye Kerkük'e uzanmasaydı) oradaki Kürt Devleti oluşumuna cephe alacak olan Müslüman ve Arap dünyası artık kendilerini Kürt Devleti oluşumuyla aynı saflarda bulacaklar --yani, herkes Türkiye'nin karşısında.. Başka bir deyişle, Türkiye, durup duruken olağanüstü boyutlarda bir düsmanlıkla karşı karşıya kalacak.. Bunu da, görünen sebep olarak, Kerkük'teki Türkmenler (ırkçı millyetçilik) için yapmış olacak.. Bu, bence, hiç de iyi bir hesap değil. Bu hesaba (tezgâha) gelmemize sebep olacak unsurların başında da sadece ve sadece ırk bazlı milliyetçilik dalgasının yükselmesi ve o dalga ile harekete geçmemiz gelebilir. Yani, bu konjonktürde ve benim baktığım yerden, ırk bazlı milliyetçilik bizim kendimizi kendi aleyhimize olacak bir maceraya sürüklemek anlamına geliyor. Yani yanlıştır. Bunu eyince, kategorik olarak milliyetçiliğin yanlış olduğunu söylüyor değilim tabii ki. Vatan sevgisi anlamına gelen milliyet.iliğe kimsenin itirazı olamaz; fakat herşeyin bir dengesi olmak zorunda. Ve, bu topraklarda, ırk bazlı milliyetçilik --çok nadir haller hariç-- pek de akılcı olamayabiliyor. Şu an o anlardan birisi bence. Ve, Hırant Dink'in menfur katli sonucunda eğer ırk bazlı milliyetçilik bir nebze törpülenir de bizim Kerkük'e palas pandıras yola çıkmamızı engellerse, bence çok hayırlı olur. Dolduruşlara gelmemek, beklemeği bilmek, acele etmemek, bazan daha hayırlı sonuçlar doğurur.