Çuval ve Kerkük hakkında..

Neşe Düzel'in Henri Barkey'le yaptığı söyleşi. Radikal Gazetesi. 05 Şubat 2007. Yazıda konuşulan kişinin kimliği özet halinde aşağıda verilmiş.

Söylediklerinin önemli bir kısmın ABD görüşü olduğunu farzedebiliriz tabii ki. Ama, söyledikleri arasından bir kısmının da işe yarar olduğunu düşünüyorum.

Okunmasını önerebilirim.

Henri Barkey, 2000 yılında Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nda önemli bir görevdeydi. Adını, AKP hükümetini Kerkük konusunda zor durumda bırakacak bir toplantının katılımcısı olarak duyduk. Daha sonra Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nda böyle bir toplantının yapılmadığı ve Barkey'in de bu toplantıya katılmadığı ortaya çıktı. Kerkük'ün yeniden gündemde olduğu şu günlerde, Barkey de Türkiye'deydi. Kendisiyle bu toplantıyı, Kerkük'ü, PKK'yı, ABD'nin politikasını ve Türkiye'yi derinden yaralayan 'subayların başına çuval geçirilmesi' olayını ve bu olayın perde arkasını konuştuk. İstanbul doğumlu Henri Barkey, Lehigh Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde öğretim üyesi. Eski CIA görevlisi Graham Fuller'le ortak Kürt sorunu kitabını yazan ve 'Ortadoğu, küreselleşme, Avrupa' üzerine kitaplar derleyen Barkey'in Los Angeles Times gazetesinde de makaleleri çıkıyor. Biz sizin adınızı ilk olarak 2004'te Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nda yapıldığı söylenen bir toplantıyla duymuştuk. Bu toplantıya katılanların, AKP hükümetinin Kerkük'ü Kürtlere vermeye razı olduğunu söyledikleri yazılmıştı Türk basınında. Siz daha sonra öyle bir toplantıya katılmadığınızı açıkladınız. İsmi geçen diğerleri de öyle bir toplantıda bulunmadıklarını açıkladılar. Siz hiç o tür konuşmaların yapıldığı bir toplantıya katıldınız mı? Amerikan Dışişleri'nde öyle bir toplantıya katılmadım ben. Zaten toplantının yapıldığı gün İstanbul'daydım. Ama herkes böyle bir toplantının olduğuna inandı. Sizce niye olmayan bir toplantının haberi Türk hükümetini çok zora sokacak bir biçimde Türk basınında yer aldı? Böyle bir toplantının yapıldığı iddiası, evet Türkiye'de hükümeti zora soktu. Bu haberi Utah Üniversitesi'nde hocalık yapan Hakan Yavuz uydurdu. Amerikan Dışişleri Bakanlığı da öyle bir toplantının yapıldığını yalanladı. Hakan Yavuz ise Fikret Bila'ya,' Hayır öyle bir toplantı oldu ve ben oradaydım' dedi. Hakan Yavuz iyi arkadaşımdı. İnsanın arkadaşına bunu yapması için ya ruhen rahatsız olması lazım, ya da ona birinin bunu yaptırtması lazım. Bu çok enteresan bir hikâye aslında. O tarihte Amerikan Dışişleri Bakanlığı'ndaki göreviniz neydi? O tarihte bakanlıkta değildim. Ben, Başkan Clinton döneminde, dışişleri bakanlığının siyaset planlama bölümünde Türkiye, Yunanistan, Kıbrıs, Irak ve istihbarat alanlarında direkt bakana bağlı olarak çalıştım ve 2000'de ayrıldım. İstihbarat dedim... Amerikan Dışişleri'nin kendi istihbarat örgütü var. Bu bölüm, CIA dahil devletin her biriminde üretilmiş raporları alır ve bu bilgilerin bir analizini yapar. Bana verilen bir görev de, bu raporların yeniden düzenlenmesiydi. O haber, Kerkük'le ilgiliydi. Şimdi gene Türkiye Kerkük'ü konuşuyor ve siz İstanbul'dasınız. Burada bulunmanızın Kerkük'le bir ilgisi var mı? Yok. Uzun zamandır Türkiye'ye gelmemiştim. Kerkük, petrol kaynaklarına sahip bir bölge. Onun için de herkes Kerkük'le ilgileniyor. Sizce Kerkük ne olacak? Türkiye, 'Kerkük, Kürt federe devletine katılmasın ve petrol, merkezi Irak devleti tarafından kontrol edilsin' diyor. Ve millet burada, Kerkük'e askeri operasyondan bahsediyor. Sanki Kerkük'e gitmek kolaymış gibi. Kerkük Türkiye'den 450 kilometre uzaklıkta. Bu şaka değil. Aslında Kerkük'te ne olacak, Irak'a bağlı. Irak ne olacak? Eğer Irak bölünmezse, Kerkük, Kuzey Irak Kürt bölgesinin sınırları içinde yer alacak ama mevcut petrol geliri merkezi hükümetin olacak. Bundan böyle yeni bulunacak enerji kaynakları ve petrol Kuzey Irak'a ait olacak. Kerkük'ü Kürtler alabilir mi? Almaktan almaya fark var. Zorla alabilirler mi? Alabilirler. Ama sorunu daha da kötüleştirir bu. Kürtler Kerkük'ü demokratik bir yöntemle, referandumla almaya çalışacaklar. Kerkük'e insan yüklüyorlar. Saddam döneminde Kerkük'ten uzaklaştırılmış bütün Kürtleri geri getirmeye çalışıyorlar. Bu arada sadece geçmişte göç etmiş olanlar değil başka Kürtler de biraz Kerkük'e geliyor tabii... Kerkük Kürtlerin olursa bunun sonuçları ne olur? Önümüzde üç tür Irak var. Bir, bütün olarak kalmış Irak. İki, parçalanmış Irak. Üç, bugünkü kaosun uzun süre devam ettiği Irak. Kürtlerin ve Türkmenlerin anlaştığı ve Kerkük'ün Kürt bölgesinde kaldığı bir Irak, Türkiye'nin de yararınadır. Türkiye'nin hamisi olduğu bir Kürt oluşumu hem Türkiye'deki tansiyonu düşürür, hem Türkiye için laik bir tampon bölge olur, hem de Türkiye'ye büyük bir ekonomik kazanç sağlar. Ayrıca Kuzey Irak'ın Türkiye'ye ihtiyacı var. Hangi bakımdan ihtiyacı var? Çünkü Kürtler laik. Kürtler Batı'ya bakıyor, Avrupa'yla ilişki kurmak istiyorlar. İran, Suriye ve Suudi Arabistan'la ya da Irak'taki Sünnistan ve Şiistan'la Avrupa'ya açılacak halleri yok. Bunu ancak Türkiye onlara sağlayabilir. Kürtler Türkiye'yle ekonomik bağlar artsın diye bilerek bir politika izlediler ve Türkiye'deki Türk kökenli işadamlarına mümkün olduğu kadar çok iş teklif ettiler. Hatta Kürt kökenli işadamları işler Türk kökenlilere veriliyor diye şikâyetçi oldular. Cumhurbaşkanı'nız Talabani'yi Kürt olduğu için Türkiye'ye davet etmiyor ama Talabani'nin Irak Cumhurbaşkanı olması Türkiye için büyük bir şanstır. Niye? Çünkü Talabani Kuzey Irak'ta bir güçtür. Kürtler psikolojik olarak Irak'tan çoktan ayrılmış olsalar da, Talabani onları hâlâ Bağdat'a bağlıyor ve Türkiye'nin istediği Irak'ın bütünlüğünü bir şekilde koruyor. Ama Türkiye'de Talabani'yle Barzani'ye devamlı aşiret reisi deniyor. O kadar bölünmüş olmalarına rağmen Türkmenler bir halk ama Kürtler bir halk değilmiş gibi... Kuzey Kıbrıs'taki Türkler bir halk ama 4 milyon Iraklı Kürt bir halk değilmiş gibi... Onlardan devamlı duyuyorum, Kürtleri bu söylem çok rencide ediyor. Oysa Turgut Özal tümüyle psikolojik bir şey yapmıştı ve onları adam yerine koymuştu. Talabani ve Barzani'yi Çankaya'da ağırladı, onlara kırmızı Türk pasaportu verdi. 1992 yılı sonuydu. O zamanlar Türkiye'deki tansiyon çok düşmüştü. PKK bile ateşkes ilan etmeye mecbur kalmıştı. Kürtler Kerkük'ün kendilerinin olmamasını kabul eder mi? Hayır. Kendilerini çok bağladılar. Başkan Bush, yeni bir Irak planı açıkladı. Bu ülkeye 20 bin Amerikan askeri daha gönderilecek. Bu yeni planın sonuçları ne olur? Bence planın başarı şansı yüzde 25. Bağdat ve Bağdat çevresine yönelik bir plan bu. Çünkü tedhiş olaylarının yüzde 80'i, Şii nüfusun kabarık olduğu Bağdat ve civarında oluyor. Bağdat'ı kontrol etmek lazım. Bağdat'ı kontrol edemezsen, Irak'ın geri kalanını da kontrol edemezsin. Başkenti devamlı kaos içinde bir devlet bir arada duramaz. Irak şimdi iç savaş arifesi yaşıyor. Amerika Irak'taki devleti yıktı ama yerine yenisini kuramadı. Evet... Amerika Irak'taki devleti yıktı ve yaptığı hatalardan ötürü de Irak'ta yeni bir devlet kurulamadı. Şimdi Bush bu planla sorumluluğu Irak hükümetine verdi. 'Haydi kurun devleti, kuramazsanız Irak'tan çekilebilirim. Son bir kez 20 bin asker daha gönderiyorum' diyor. Ama şu var. Amerika bütün askerlerini geri çekmeyecek. Tahminim, 130-140 bin askerden 50 bin kadarını caydırıcı güç olarak Irak'ın sınırlarına yığacak. Çünkü Amerika askerini aniden çekerse Irak'ta kan gövdeyi götürür? Bütün komşu ülkeler işin içine, Irak'a girer. Irak esrarengiz bir yer oldu, tuhaf olaylar yaşanıyor. Orada herhalde hatırlıyorsunuz, Amerikalı askerler Türk askerlerini tutuklayarak başlarına çuval geçirdi. Amerika'yla Türkiye'nin ilişkilerini son derece kötü bir hale getiren bu olayın sebebi neydi? Amerikan askerleri Türk Özel Kuvvetler Komutanlığı mensuplarının Kerkük valisine suikast düzenleyeceği istihbaratını aldılar ve onları tutukladılar. Çünkü valinin öldürülmesi Kerkük'te karışıklık yaratacaktı. Bence bu plan Irak'taki Türk Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın planıydı. Ankara'nın, Türk Genelkurmayı'nın bundan haberi yoktu. Genelkurmay ciddi bir kurumdur, böyle bir riski hayatta almaz. Çünkü bu bir nevi Donkişotluktur, Amerika ile ilişkileri büyük bir riske atmaktır bu. Genelkurmay'ın Amerika'yla ilişkileri ise genellikle düzenlidir. 1 Mart tezkeresi reddedildikten sonra bile ilişkiler yine de düzenlidir. Nitekim Özel Kuvvetler'deki iki generalin emekliye sevk edilmesi, Genelkurmay'ın 'bakın tasfiye ettik bunları' diye Amerika'ya yolladığı bir mesajdı ve Amerika gördü bunu. Ama Amerikalıların taşkınlık göstermesinin, Türk subaylarına El Kaide muamelesi yapmasının da hiç manası yoktu. Tamam tevkif ediyorsun koy kamyona yolla. Çuval falan olmaz. Sizce, Amerika, Türkiye'nin tepkisinin çok sert olacağını tahmin etmesine rağmen, hatta böyle bir tepkiyi kışkırtmak ister gibi niye Türk askerlerine öyle davrandı? Bush ya da Amerikan genelkurmayı karar vermedi buna. Oradaki Amerikalı askerlerin tepkisiydi bu. Irak'ta yakaladıkları herkese aynı şeyi yapıyorlardı. İşin aslı, bazı subaylar emekli olduktan sonra ortaya çıkar. Ben şu anda anlatılanlara inanmıyorum. Amerikan Dışişleri çevrelerinde bu olay daha sonra tartışıldı mı? Devamlı tartışılıyordur. Bunun çok önemli bir sorun yarattığını ve Türkiye'de anti-Amerikancılığı muazzam körüklediğini herkes bugün anlıyor. Amerika, PKK konusunda nasıl bir politika izlemeyi düşünüyor? Irak savaşından sonra Amerika'nın politikası, hem Türkiye'ye yardımcı olmak, hem de Türkiye'nin K. Irak'a girmesini mümkün olduğunca önlemek oldu. Amerika, PKK sorununu Kuzey Iraklıların çözmesini istedi. Onlar çözemediler, daha doğrusu çözmek istemediler. Amerika'nın PKK politikası şimdi duvara çarptı. Koordinatörlerin atanması faydalı oldu. Niye? Çünkü bu politika çok daha önce duvara çarpacaktı. Şimdi duvarı aşmak için yöntemler konuşuluyor Amerika'da. Bunun da yolunu PKK özel temsilcisi Ralston açtı. Şimdi mesela PKK'ya karşı Kuzey Irak'ta bir sınır ötesi operasyon yapsın diye Türkiye'ye yeşil ışık yakılabilir. Türk Genelkurmayı da zaten PKK'yı sınırın hemen ötesinde gördüğünü söylüyor. Türkiye piyadesiyle değil ama, belki top atışlarıyla, havadan indirmelerle bir operasyon yapabilir sınır ötesine. Bana biraz bu söyleniyor. Amerika'nın yanı sıra Barzani'nin ve Talabani'nin de böyle bir operasyonu önceden kabul etmesi, buna yeşil ışık yakması lazım. Operasyondan sonra mecburen 'yapılmamalıydı' gibi açıklamalar yaparlar tabii. Önümüzdeki günlerde Dışişleri Bakanı Gül Washington'a gidiyor. Onun ardından Türk Genelkurmay Başkanı Büyükanıt gidiyor. Operasyon mu konuşulacak? PKK ve Kerkük konuşulacak. Abdullah Gül'ün yerinde olsaydım ilk mevzuum bu olmazdı. Irak'ın bütünlüğü için ne yapabiliriz diye konuşurdum önce. Ortamı hemen germenin manası yok. Amerikalılar şimdi 'bunlar gelecekler bizi PKK ve Kerkük konusunda dövecekler' diye bekliyorlar. Türkiye, Kuzey Irak'a asker sokarsa ne olur? Amerika'yla da, Kürtlerle de büyük problem olur. Eğer Türkiye böyle bir operasyonu, Amerika ve Kürtlere rağmen Kerkük problemini çözmek ya da Kürtlerin özerkliğini, bağımsızlığını önlemek için yaparsa, bu, Avrupa'yla da iplerin kopması demektir. Ama Kuzey Irak'a büyük sayıda asker sokmadan, PKK'ya yapılan bir operasyonu herkes anlayacaktır. Helikopterlerle asker indirilir falan, o başka mesele. Ona anlayış gösterirler. 1995'te Türkiye Kuzey Irak'a 35 bin asker, 200 küsur da zırhlı araç geçirdi. Türkiye gene böyle bir operasyon yapamaz mı? Bunu şimdi yapamaz. Kürtlerin izin vermediği bir operasyonda çıngar çıkar ve bu Türkiye'nin yapabileceği en büyük hatadır. Bunun faturası muazzam büyüktür. Genelkurmay da, hükümet de bence böyle bir şey istemiyor. Basın dışında kimse K. Irak'a asker sokulmasını ciddi şekilde düşünmüyor. Bakmayın Türkiye'de bir sürü insan K. Irak'a askerimizle girip çıkarız' diyor ama, asker bunun faturasının ne kadar yüksek olduğunu biliyor. Faturası nedir? Bu, Kürtlerle savaşmak demektir. O birlik, yanlışlıkla Amerikalıları vurabilir. PKK'lılar peşmerge kılığında Türk askerine pusu kurabilir. Her şey olabilir. Bunun sonu yok. Oysa Türkiye sınır ötesi operasyonla PKK üzerinde askeri bir baskı kurarken, Türkiye'ye dönmek isteyen PKK'lıların dönmesini de 'af ilan etmeden' sağlayabilir. Bunların topluma kazandırılması lazım. Aileler buna dünden razı. PKK'lıların çoğu teslim olur diye düşünüyorum. Ama bu noktada Türkiye'nin Iraklı Kürtlerin yardımına ihtiyacı var. Niye? Çünkü PKK'ya bu mesajı Türkiye vermeyecek. Iraklı Kürtler onlara gidip 'Bakın, geri dönerseniz şu yapılacak, bu yapılacak' diyecek. Burada PKK liderlerinden bahsetmiyorum. Onlar ayrı problem. Dönmek istiyorlarsa ceza yiyecekler, hapse girecekler. Bakın... Irak'taki Kürtler şimdiye kadar yaklaşmadıkları kadar bir özerkliğe yaklaştılar. Özerkliğin geleceğini PKK için mi feda edecekler? Bunu çok iyi biliyorlar ve Türkiye'yle diyalog istiyorlar. Ama Türkiye buna yanaşmıyor. Onlarla bu konuları konuşmuyor. MİT Müsteşarı Emre Taner bunu yapmaya çalıştı. Bir buçuk yıl önce gitti, Barzani'yle konuştu. Barzani'nin çevresinden duydum. Diyalog kurulmasına çok sevindiler. PKK sorununa çözümden yana olan çok yüksek düzeyde bir diyalogdu bu. Iraklı Kürtleri dışlamayan, onların yardımına ihtiyaç hisseden bir arayıştı. Emre Taner çok devrimci bir açılım yaptı ama gerisi gelmedi. Çünkü Türkiye'de atmosfer buna hazır değil. Kuzey Irak konusunda Türkiye ile Amerika'nın çatışma ihtimali var mı sizce? Yok. İç politika sahnesinde bir sürü silahşor var, Kuzey Irak'a girelim falan diyorlar ama... Bu konuda Türkiye ve Amerika bir çözüm yolu bulacaklar. Türkiye Amerika'ya çok bastırmamalı. Çünkü önümüzdeki altı ayla bir sene, çok gergin geçecek Amerika'da. Bu dönem Bush'un son çırpınmaları. Bush tamamen Irak sorunu üzerine odaklanacak. Eğer Kuzey Irak gibi bir istikrarlı bölgede Bush'a yeni bir sorun yaratırsanız, muazzam reaksiyon gösterecek. Üstelik bu tepki sadece Bush'tan değil, muhalefetten de gelecek. Çünkü Demokratlar da Irak sorunun çözülmesini istiyor. Irak'tan çekilmek istiyorlar. Ama siz, Türkiye'den baktığınızda hep Kürtleri görüyorsunuz. Oysa Türkiye'yi Irak'ta sadece Kürtler değil, Iraklı Şiiler de istemiyor. Bir süre önce, en anti Şii olan Iraklı Sünni gruplar için İstanbul'da bir toplantı düzenlendi. Şiiler buna öyle bir tepki gösterdi ki... 'Biz de Türkiye'deki Kürtleri Irak'ta toplayıp bir konferans düzenleyelim' demişler. Amerika, Türkiye'de demokrasi dışı bir süreci destekler mi? Bundan sonra imkânsız desteklemez. Türkiye demokrasi dışına çıkarsa ilişkiler bozulur. Diplomatik yaptırımlar olur. AB konusundaki destek tamamıyla çekilir. Türkiye'nin ekonomisi muazzam yara alır. Türkiye'ye çok büyük politik baskı yapılır. Peki... Sizinle ilgili bir iddia da CIA'de görevli olduğunuz. Hiç CIA ile çalıştınız mı? Tabii. Mecburen devamlı birlikte çalıştım. Dışişleri Bakanlınlığı'ndayken CIA ile devamlı çalıştım. CIA'de iki bölüm var. Analiz ve casusluk. Analiz bölümü içeriden, dışarıdan verileri alır, raporlar yazar. Bu analiz bölümünün herkesle ilişkisi vardır. Sizden görüş, öneri isteyebilirler. Dışişleri bakanlığı ve CIA'in bazı bölümleri birlikte konferans da düzenlerler. Neden hakkınızda böyle bir CIA söylentisi var? Eşim çalıştı. O, CIA'de görevliydi. Şimdi bir 'think tank'ın başında.