Gidiyom, gidemiyom

Sözleri tam da böyle başlayan güzel bir Çaycuma türküsü var.. Hüseyin Çakır'mış kaynak kişisi..

Sözlerini bu linkte de bulabilirisiniz ama, hem türküyü sevdiğim için, hem de hazır bahsettik, sizi oralara yormamak için, tamamını aşağıya aktarayım:

[Aman ey aman of] Gidiyom gidemiyom Az doldur içemiyom Sen benden geçtin ama Ben senden geçemiyom {Bağlantı} Anasına kızına Duvardaki sazına Sandıktaki bezine Yandım elâ gözüne [Aman ey aman of] Oyna sevdiğim oyna Bu dünya kalmaz böyle Sen bana varacaksan Gel yârim doğru söyle {Bağlantı} Anasına kızına Duvardaki sazına Sandıktaki bezine Yandım elâ gözüne [Aman ey aman of] Pencerenin önüne Kol olsun da dayansın Bu sevdanın sonuna Can olsun da dayansın Bildiğiniz gibi, her türkünün bir hikayesi var... Her 'türkü hatırlamanın da bir hikayesi var'ı da ben eklemiş olayım...

Bu türkünün hikayesini bilmiyorum; bekli (ve inşallah) okuyanlar arasında bilenler vardır ve bizimle paylaşırlar.

Bunu belirtip onu da diledikten sonra, sizin bilmenizi hiç de beklemediğim şeyi, bu türküyü hatırlayışımın, aklıma gelişinin sebeini anlatabilirim size.

Bunu yapmadan önce de, konuya giriş yapmamı kolaylaştırmak açısından, yukarıdaki türkünün iki mısraını değiştirmem gerekiyor.

Gidiyom gidemiyom Az doldur içemiyom Ben senden geçtim ama Sen senden geçemiyon

Tabii, bu değişikliği yaptığım anda, en nezih okuyucumun (ki, en az bir tane olduğu yolunda ümidim devam ediyor) bile, 'Haydaaa!' ya da 'Hoppala!' nidasının devamında 'bu da nereden çıktı?' dedikten sonra cümleye 'Tevazu, terbiye hiç kalmadı mı bunda?' ekleyerek tamamlayacağını duyar gibi oluyorum...

Hemen cevap vereyim:

Tevazu konusunda oldum olası büyük eksikliklerim olageldi, bu açığımı kapatmak için her ne yaptıysam fayda etmedi pek. Dolayısı ile, 'gayret benden takdir Allahtan' bağlamında mazur görülmeği umut ediyorum.

Terbiye meselesi azıcık daha karışık. Bu konuda inanın benim elimden bir şey gelmiyor. Bu tür şeyler aileden gelmeli, kişinin bunun üzerine ekleyeceği çok şey olamıyor malesef. Yani, bu konuda muhatabınız ben olamıyorum. Ebeveynlerimle görüşmeniz gerekiyor.

Neyse... gene konuda uzaklaşır gibi oldum..

Ben senden geçtim ama Sen senden geçemiyon

demek işteyişimim sebebi ve muhatabı bu blogdur. Müzmin Anonim blogundan bahsediyorum...

Hemen, bu noktada, daha önce blog açıp yazmaları konusunda teşvik ettiğim, benim lafıma (kısmen de olsa) bakıp blog açanlardan da peşinen çzür dilemek isterim.

Bilmiyordum, bu blog illetinin ne derece alışknalık yaptığı hakkında en ufak bir fikrim yoktu valla..

İnternet'te oldukça eskiyim ve teknoloji filan hakkında yazdığım başka bir blogumsum daha var ama burası farklı. Burada insan aklına gelen herşeyi yazabiliyor.

Oyuncakçı dükkanındaki çocuk gibi oluyor ve, haliyle, oradan da hiç çıkası gelmiyor..

İşte, zurnanın enteresan sesler çıkartarak ürkünç bir kakafoniyle dananın kuyruğunun kopmasına yol açmağa vardığı nokta da burası oluyor:

Alışkanlık yapıyor. Müptelâ oluyorsunuz...

Bırakamıyorsunuz.. size zararı olmağa başladığını, vaktinizi lüzumundan çok aldığını bilseniz de bırakamıyorsunuz. Yani bir sarmal.. gittikçe derinleşen bir sarmal..

Çok şükür ki, kendimi --bu sarmalı farketmeyecek kadar-- buna kaptırmış değilim. Belki kaptırabilirdim, ama erçek hayatta ortaya çıkan şeyler insanı beklenmedik şekillerde hizaya getirebiliyor. Bana da öyle oldu. Her şerde bir hayır vardır demek lazım.

Lazım da, bu blogdan kurtulamıyorum.

Yani, istediğim şekilde kurtulamıyorum.

Blogu silmek kolay. Fakat, ben öyle bir şey yapmağı hem bugüne kadar burayı bir şekilde okumuş, buraya yorumlar yazmış olanlara saygısızlık addederim, hem de --karınca kararınca-- buraya yazılan şeylerden --belki-- ilerde istifade etmek isteyenleri mahrum etmek istemem. Yani, silip atmak alternatiflerin arasında yok.

Ayrıca, ben blogu silersem, bir başkası bu isimle bir blog başlatabilir. Bunu da hiç istemem. Devredecek olsam, bunu kendi ellerimle yapmağı isterdim. Ama, derdim de devretmek değil. Nitekim, devredecek türden bir şey de yok burada.

Benim istediğim şey, bu blogu atıl hale getirmek. Ve, bu blogla ilgili yarattığım bütün email adreslerini filan tamamen silmek (email adresini silince, GMail bir başkasına aynı ismi vermiyor; kontrol ettim)..

Böylece de bu blogla ilgili bağlantılarımı tamamen ortadan kaldırıp gerçek hayat dediğimiz şeyde o hepimizin bildiği sona doğru yol almak.

Ama, olmuyor... blogspot.com (blogger.com), bu blogun ilintilendirildiği yönetici email adresini silmeme izin vermiyor. Silersem bu blog da ortadan kalkacak.

O adresi silebilmek için, önce bu blogun yöneticiliğini bir başka email adresine devredebilmem lazım. Lazım da, şu anda blogspot.com (blogger.com) buna imkan tanımıyor.

Eski sistemde bu mümkündü. Blogunuzu başka birisine de devredebiliyordunuz, başka bir email adresi ile de irtibatlandırabiliyordunuz. Yeni sistem geleli beri bu mümkün değil. Bunun atlamışlar.

Tekrar buna imkan tanıyacaklarına kuşkum yok, ama ne zaman olacağını bilemiyorum. O yüzdendir, o güzelim türkünün kafiyesini de bozup böyle yapışım..

Ben senden geçtim ama Sen senden geçemiyon

Dolayısı ile, bekliyorum.

Ve, biliyorum, böyle garip mazeretler arkasına sığınmak yerine, yazmaktan vazgeçsem olacak ve bitecek; ama, dedim ya, bu bir alışkanlık haline geldi. Sigara gibi... Yanıbaşınızda durdukça bırakamıyorsunuz. Kaldırıp atmak lazım.

Onu da yapacağım inşallah.

Geçenlerde tam bir hafta bıraktım. O kadar da zor değil...

Gerçi, hepi topu bir hafta sürdü :)

Ama, bıraktım ya, siz asıl ona bakın...