Türkçenin kelime yapısına giriş.. Veya 'Şiir yazmak günüdür bugün'...
Önce, en son söylenecekleri en başta söylemek istiyorum.
Akademik dil kullanmak kaygım olmayacak. Bu akademik dil ile ya da akademiya ile bir sorunum olduğu anlamına gelmiyor. Ben bu konuyla ilgilendiğim süre içinde akademiya ile irtibatlı çalışmadım. Dolayısı ile, dillerini öğrenmek bir yana, ortak dil de oluşturmadım.
Akademik nosyon da kullanmayacağım. Bunun da izahı ve gerekçeleri yukarıda olduğu şekildedir.
Şimdi de, kelime yapısı ile ilgili birkaç şey söylemem gerekiyor:
Kelimenin anlamı ile hiç ilgilenmiyoruz. Şunu demek istiyorum: Eldeki kelimenin, cümlenin ya da metnin anlamlı olup olmadığı bu çalışmanın ilgi sahasına girmiyor.
Yapısal analiz sonucunda bir dizi 'kural' oluşturabilmek için, ele aldığımız kelimelerin düzgün oluşturulmuş ve anlamlı kelimeler olduğunu farzediyoruz.
Benzer şeklilde, test etmek amacıyla üreteceğimiz herhangi bir deneysel kelimenin anlamlı olup olmadığı ile de ilgilenmiyoruz.
Bu yaklaşımın aslında çok basit bir sebebi var: Anlam, yapıdan daha yukarlarda oluşan bir şey. Ve, çoğu zaman da, kelimenin kullanıldığı bağlam (context) vs ile de ilgili. Yani, o apayrı bir proses –en azından bu çalışma sırasında öyle sayabiliriz.
Bu çalışmada ortaya cıkacak olan 'kural'lar Türkçenin veya Türkçe konuşanların uymak zorunda olacağı yasa maddeleri anlamına gelmez..
'Doğa yasaları'nda olduğu üzere, doğa bu yasalara uymak zorunda olduğu için bunlara 'yasa' demiyoruz; doğadaki şeyleri bize olabildiğince iyi anlattıkları için yasa diyoruz. İstisnaları vardır, ve istisnalarının görüldüğü nispeten nadir hallerde aniden herşeyin anlmasızlığına hükmetmediğimiz gibi, doğa yasalarından herhangi birisine uymayanı da hapse filan atmıyoruz.
Burada bahsettiğimiz kurallar da öyledir.
Bu çalışmada, muhatabımızın öğretilme yeteneği olduğunu fakat bilgisinin sıfır olduğunu kabul ediyoruz. Ne demek istediğimi bir başka şekilde söylemem gerekirse, Türkçeye tam anlamıyla yabancı fakat aklî melekeleri yerinde olan bir (yetişkin) kişiyle muhatap olduğumuzu düşünebiliriz; ya da, bir bilgisayarla muhatap olduğumuzu.
Ben çoğunlukla ikincisini seçeceğim; yani, muhatabımız bir bilgisayar olacak.
'Muhatabımız bir bilgisayar olacak' diyerek gözünüzü korkutmak istiyor değilim. Birer bilgisayarcı, programcı filan olmamız gerekmiyor. Fakat, tam olarak ne demek istediğimi kısaca anlatmam gerekebilir.
Bildiğiniz gibi, bilgisayarlar hem çok yetenekli, hem de çok aptal aletlerdir.
Yetenekleri şudur: Bir defa neyi nasıl yapacağını öğrettikten sonra, o işi –bir insanla kıyaslarsak– korkunç denecek hızlarda yapabilir.
Bilgisayarların aptallığı da şudur: Ne yapmalarını istiyorsak, herşeyi biz vermek zorundayız. Yani, hem verileri ('data'yı) hem de yötem bilgisini (yani, 'metod'u, ya da 'verilerin nasıl işleneceği'ni) vermek zorundayız. Bu ikisini, verebildiğimiz takdirde, yapmasını istediğimiz şeyi bizden kat be kat hızlı ve tutarlı bir şekilde yapar.
Kısacası, bizim yapmamız gereken şey, verileri ve yöntemleri vermek. Bunu 'bilgisayarca'ya tercüme edecek olan kişinin de biz olması gerekmiyor; onu yapmak başkalarının işi.
Şöyle bir senaryo düşünelim:
Şiir yazmak istiyoruz. Ama, hem hece ölçüsünde, hem de kafiyeli olsun istiyoruz.
Heceleri saymak zor değil tabii, ama bununla uğraşmanın ne âlemi var. Bunu da bilgisayar pekala yapabilir ve bizi bu cansıkıcı rutinden kurtarabilir. Nitekim, hecelerine ayırmak konusunda yazdığım kısa bir yazıda, bunu bilgisayara yaptırtmanın hayli kolay olduğunu görmüştük. Hece meselesini hallettik sayalım.
Fakat, kafiye (uyak) işi de bir tür angarya.. Üstelik cansıkıcı tarafları da var. Sözlükler filan pek de yardımcı olamıyor, çünkü uyak için kelimenin başı değil de sonu önemli. Piyasada, içindeki kelimeler tersinden yazılmış bir sözlük benzeri bir şey var mı bilmiyorum, ama olsa da yeterli olmaz bence.
Çünkü, uyaklar sözkonusu olduğunda, biz sadece kök kelimelerle değil, basbayağı yapılandırılmış kelimelerle de ilgileniriz. Böylesine detaylı (tafsilatlı, mufassal) ve kelimeleri tersinden yazarak listeleyen bir şeyi de pek bir yerlerde bulmak mümkün değil tabii.
Ne talihsizlik!
Halbuki, eğer öyle bir şey mevcut olsaydı, o zaman şöyle bir mısra ile başladığımız zaman tıkanıp kalmazdık:
'Şiir yazmak günüdür bugün'
Bu, 9 heceli (4 + 5) bir mısra; ve sonunda da 'bugün' kelimesi var.
Bize 'bugün' ile kafiye yapacak kelimeler lazım..
Hemen akla gelen birkaç tanesini yazayım: 'sürgün', 'üzgün', 'düzgün', 'bütün', 'büsbütün', 'büstün', 'üstün', 'özün', 'sözün', 'gözün', 'düğün', 'gördüğün', 'ördüğün', 'böldüğün', 'öldüğün'..
Bunların bir kısmı sözlüklerde var bir kısmı ise yok.
Hele de ikinci gruptakiler; 'gördüğün', 'ördüğün', 'böldüğün', 'öldüğün' gibi kelimeler yapılandırılmış kelimelerdir ve, haliyle, sözlükler bunları içermezler. Yapılandırılmış kelimeleri, insanlar, kafalarında depoladıkları kelime köklerini kullanarak ve öğrenmiş oldukları kelime oluşturma yöntemleriyle üretirler.
İyi de, anlamlı bir şiir yazmak zaten yeterince zor; bunun üstüne üstlük bir de kafiye bulmakla uğraşmak istemiyoruz.
Kafiyeleri bir bilgisayar bulsun, ne kadar çok bulursa o kadar iyi ve biz de aralarından –bizim istediğimiz anlamı verecek olanı– seçelim istiyoruz.
Güzel. Ama, bunu bu aptal aletin yapması için, bizim önce bir şeyler yapmamız gerekiyor. Onu da yukarıda söylemiştik: Bilgisayara verileri ve yöntemleri vermek gerekiyor.
Önce, 'kafiye ne demektir'i tarif etmemiz lazım.
Kolay, her iki kelimenin sonunda aynı harfler varsa, o iki kelime kafiyeli olur.
Bunun dışında, bir de birbirine benzeyen sesler çıkaran harfler var. Bu benzer sesli harflerin hangi harfler olacağını da tabii ki söylememiz lazım.
Bunları alt alta yazdığımız zaman, kafiye kurallarını belirlemiş oluruz ve birisi de bu kuralları 'bilgisayarca'ya tercüme edebilir artık.
İyi de, yukarıda sadece kuralları tarifledik. Peki, veriler nerede?
Henüz ortada veri filan yok tabii ki. Onu da biz vermek zorundayız. Bu zahmete bir defa katlanmamız, değme şairlerin yazamayacağı şiirler yazmak adına, bunu yapmamız lazım :)
Veriler, bu bağlamda, aralarında 'sür', 'üz', 'düz', 'bütün', 'büst', 'üst', 'üstün', 'öz', 'söz', 'göz', 'düğün', 'gör', 'ör', 'böl', 'öl' gibi kelimeler demektir ve ne kadar çok sayıda olursa, ilerde bize faydası da o kadar çok olur.
Şimdii.. dikkatli baktıysanız, bizim veriler diyerek verdiğimiz liste ile, daha önceki kafiye alternatifleri listemiz arasında farklar var: 'bütün', 'üstün', 'düğün' gibi az sayıdaki birkaç kelime haricindekiler farklı.
Fark ne, ve niçin farklı?
Fark şu: Biz bilgisayara, veri olarak sadece kök kelimelerin bir listesini verdik; şu veya bu yolla türetilmiş olanları listeye dahil etmedik.
Sebebi de basit: Eğer bilgisayara bu köklerden yeni kelimeleri nasıl türeteceğini de öğretirsek, bunun karşılığında bize her türlü türemiş kelimeyi verebilir.
Yani, 'söz' kökünden 'sözlük', 'sözel', 'sözsüz', 'sözlü', 'sözcü', 'sözsüzlük', 'sözlülük', 'sözcülük', 'sözlüğü', 'sözeli', 'sözsüzü', 'sözlüsü', 'sözcüsü', 'sözsüzlüğü', 'sözlülüğü', 'sözcülüğü', 'sözsüzünün', 'sözlüsünün', 'sözcüsünün', 'sözsüzlüğünün', 'sözlülüğünün', 'sözcülüğünün'... [daha fazla uzatmayacağım; tek kelimeden inanılmaz sayılarda varyasyon üretebilir].
Bilgisayar bunu rahatça yapabilir, ama ondan önce bizim yapmamız gereken bir şey daha var: Türetme kurallarını bilgisayar vermemiz gerekiyor. Hangi cins kelime köküne, hangi tip ekler nasıl takılabilir; hangi ekler hangi eklerden sonra ve nasıl gelebilir cinsinden bir liste yani..
Böyle bir listeyi yaptığımız zaman, kafiye elde etmek için kafa patlatmağa gerek kalmayacaktır.. Tek yapacağımız şey, bilgisayarın önümüze getirdiği kelimeler arasından, bizim istediğimiz anlamı verecek olan alternatifleri seçmek olacak..
Peki, bu imkân bizi tarihe geçecek bir şair yapar mı?
Onu bilemem, ama şunu rahatça söyleyebilirim sanıyorum: Yukarıda kısaca anlattığım şekilde, verileri ve yöntemleri verirsek, bundan, hepimiz –tahmin edemeyeceğiniz derece ve ölçeklerde– faydalanacağız. Çünkü, bu bahsettiğimiz işlemle, esasen, Türkçenin kelime oluşturma tekniklerini en yetenekli ve en aptal şeye –bilgisayara– tariflemiş oluyoruz.
Bu çok önemli bir adımdır, ve faydası, yukarıdaki 'şiirlere kafiye bulmak' gibi hem magazinel hem de karikatürize olan bir örneği –inanılmayacak ölçeklerde– aşar.
Üstelik, bunu yapmak da, gördüğünüz üzere, hiç de zor değil –sadece biraz zaman ayırmak gerekecek, o kadar.
Bu noktada, şunu diyeceğinizi sanıyorum: İyi de, kelimeler oluşturmanın ne faydası var? Bizim asıl istediğimiz şey, kelimeyi bilgisayarın oluşturması değil, verilen bir kelimenin yapısını bilgisayarın bulması ve bize yanlış olup olmadığını söylemesi!
Evet, öyle. Ama, kelime oluşturma kurallarını belirledikten sonra, verilen herhangi bir kelimenin yapısı bulmak (ve, dolayısıyla, yanlış olup olmadığını da belirlemek) artık, esasen, bir çocuk oyuncağıdır.
O safhada artık sizin veri, yöntem vs vermenize gerek yoktur. O işi bilgisayara yaptırtmak için sadece yazılımcıların uğraşması sözkonusu olacak –ve onlar da pek fazla uğraşacak değiller aslında. Bütün yapmaları gereken şey, kelime oluşturma (kelime sentezi) prosesini tersine çevirmek ve kelimenin yapısını belirlemek (kelime analizi) olacak.
Hiç de zor değil.
Bu arada, 'Şiir yazmak günüdür bugün' diye başladık, nereden nereye geldik.. Şiir yarım kalmış gibi görünüyor.. Olsun, onu da bu çalışma bitince birisi tamamlar artık.. :)