Öksüz oynaşa çıkmış..

Yukarıdaki başlık yedek başlıklar arasından seşilmiştir; ilk sıradaki aday 'Bir kompütüm var çocuklar! haydi kır! Kır!' idi..

Kıracağım, kıracağım da biraz daha sabrediyorum.. yani, elimi korkak alıştırmağa gayret ediyorum.. Yoksa, bu benim kırdığım ilk olmayacak.. sayısını hatırlamıyorum bile..

Yahu, 'öksüz oynaşa çıkmış, ay akşamdan doğmuş' lafını sanki benim için uydurmuşlar..

Bu laf da, aslında özettir. Bunun authentic version'unu ustam fi tarihinde yazıp söylemiş..

Kara bahtım kem talihim.. Taşa bassam iz olur Devlet kuşu isterim de uçup gelen kaz olur Ağustosta suya girsem balta kesmez buz olur Yüz yaşında gelin sevsem el değmemiş kız olur Bunun, muhallebi çocuklarının daha kolay anlayacağı tercümesi 'muhallebi yesem dişim kırılır'dır..

Neyse.. Ne demek istediğimi artık azıcık da olsa anlamışsınızdır..

Efenim, kulunuz uzun zamandır teknolojik ıvır zıvır konusunda merak-ötesi bir illete düçardır. 'Merak-ötesi bir illete düçardır' dediğim zaman, 'manyağıdır' da okunabilir, ama nezaketi elden bırakmış oluruz...

Şu anda içinde daracık bir köşesine sığındığım odanın geri kalan kısmı --nerden baktığınıza bağlı olarak-- hem yakın tarih teknoloji müzesi, hem de ıvırzıvırhane sayılabilir.

O hale geldi ki, neyin nerede olduğunu kimse bilmiyor. Bilmeyince de, eğer birşey lazım olursa, arayıp bulmanın ümitsizliği yüzünden, ya yenisi alınıyor, ya da o her ne ise lüzumsuzluğuna hükmediliyor.

'Üç taşınma bir yangına bedeldir' diye bir laf vardır ya; yalandır. Okul yıllarımı da sayarsak, hiç yoksa 10-15 defa taşınmışlığım var ve olan albümlerime, kitaplarıma ya da kasetlerime oldu; ama bunlara hiç bir şey olmadı.

Fakat, artık altında ezilir hale geldim. Dolayısı ile, bir şekilde kurtulmak gerekiyor --hem, artık, teknoloji deyince aklımıza elektronik filan da gelmiyor. Artık devir genetik devri..

Genetiğe merak sarmak konusunda da ciddi çekincelerim var. Evde genetik ıvır zıvır biriktirmek sakat birşey.. Kokar, bulaşır; evi haşarat basar.. O yüzden, genetiğe pek ilgi duymayacağım galiba.

Neyse.. dönelim bilgisayar mevzuuna.. Eldeki ıvır zıvırı atmadan önce, işe yarar olanlarını ayıklamak lazımdı. İşe yarayan şeyler de esasen bir kaç tekme tokat sonunda da olsa, çalışabilecek bilgisayarlar, çevre birimleri filan..

Bu çalışır hale getirilebilen zımbırtıların içinde de 'bilgi' dediğimiz, dosyalar filan var. Onların oralardan alınması, yeni ve daha yetenekli bir şeye --bir tek şeye-- aktarılması gerekiyor.

OK. Fikir son derece akıllıca..

Uzun bir zaman araştırısın; en iyisi, en kullanışlısı, birbiriyle en uyumlusu, en zor demode olacak olanı nedir diye ders çalışırsın. Sonra da neyin nereden tedarik edileceğini belirlersin..

Ardından da, elinde avucunda ne varsa, gider toka edersin ve son nesil bir şeyler alırsın.. Ben de aynen öyle yaptım.

Kaç senedir evde yanıbaşımda motosiklete denk (abartmıyorum) ses çıkaran şeyin yerine, sessiz çalışacak bir düzenek kuayım dedim.

Pervane filan az olsun, sessiz olsun; olabildiğince su soğutmalı olsun; ufak olup da çok kısa zamanda içime daral getirmesin dedim. Sonunda, bir bulaşık makinası ebatlarına yakın bir kasaya karar kıldım. Yani kasa kocaman birşey.

Olsun, sessiz çalışıyor olacaktı.

Her ne kadar yer değiştirmesi zor olacaksa da, hayatımı etrafımdaki zımbırtıların dayattığı kısıtlara uydurmağa alıştım sayılır. Bundan böyle, o devasa kasa nerede ben de orada..

Fakat, ta en başta dedim ya.. öksüz oynaşa çıkmış, ay akşamdan doğmuş..

Daha önce hiç karşılaşmadığım, aklımın dahi ucundan geçmeyen sürüyle aksilik beni buldu.. İki haftadır bu lanet şeyi ayağa kaldırmağa çalışıyorum.

İlk enteresanlık, piyasada bulabildiğim en güçlü ve en sessiz (yani, pa-ha-lı) güç ünitesi ile başladı..

Neremden ter damlayarak o lanet şeyi monte edip bilmemkaç tane kabloyu da oraya buraya bağladıktan sonra, sıra sistemi çalıştırmağa geldiğinde, alet sadece yarım saniye çalışır gibi yapıp susuverdi..

Hay lanet.. Neresinden test etmeğe başlarsın şimdi bunu..

Sayısız sebebi olabilir..

Kim uğraşacak?!

Dooru aldığım yere..

Fakat.. fakat, srada denerler ve çalışır..

'Grrrr!!!' diye özetleyebileceğim her türlü küfürü ederek geri dönerim.

Takarım. Çalışmaz.

Gene aynı şey. Yarım saniye ve sessuzluk..

Bu defa, 'anakart' dediğimiz ['herşeyi tutan birşey' de diyebileceğimiz] şeyi sökmek gerekir..

Bu da, esasen herşeyi sökmek demektir.. Küfrün bini bir para.. Sökerim.

Ana kartla beraber, bu sefer, güç ünitesini de yanıma alır, aldığım yerin kapısına dayanırım.

Bendeki anakart ile bendeki güç ünitesini bir arada denerler ve sonuç aynen benim dediğim gibi olur.. Yarım saniye çalışır ve durur.

Oh, çok şükür, yalan demediğim ortaya çıkmıştır...

Sonra, sırf merak üzerine, benim anakartı başka (dandik marka, ve gürültülü) bir güç ünitesine bağlarlar ve... anakart, o dandik marka ve gürültülü güç ünitesiyle çalışır..

Benim güç ünitemle başka anakartları denerler ve onlar da çalışır..

Tut keli perçeminden..

Ne anakart arızalıdır, ne de güç ünitesi.. Sadece kan uyuşmazlığı var..

Biz de ona hükmederiz. Güç ünitesini bir başkasıyla değiştirmeği teklif ederler. Kabul ederim. Ama, ellerinde yoktur. 3-5 güne gelecektir. Beklerim.

Bir hafta sonra yeni güç ünitesi gelir. Alır takarım. Yine aynı şey.

Pahalı ve sessiz güç üniteleri benim kısmetimde yoktur --anakartı feda edemiyorum, çünkü onunla uyumlu olsun diye bir sürü zımbırtıyı satın almış durumdayım..

Mecburen, evdeki motorsiklet simülatörlerinden birisini kullanacağım --başka marka pahalı ve sessiz bir güç ünitesi buluncaya kadar...

Eh, naapalım.. Şimdilik idare ederiz..

Demiştim, ama olmuyor.

'RAID' kurmak niyetim vardı (ne olduğunu bilmiyorsanız dert etmeyin, çalıştığında faydası olan, bozulursa da sizi yandım Allah dedirtecek birşey olarak bilin yeter). Başka türlü onca dosyayı güvenli sayılacak bir şekilde muhafaza edemem.. Mecburum yani.

Fakat, aldığım disklerin üçünde değişik arızalar çıktı.. RAID kurulamıyor.

Onları değiştirmek için gidildi tabii ki.. Yeni olmasına rağmen diskleri öyle sorgusuz sualsiz değiştirmek adeti yok bu ülkede.. Verceksin, 'bakacaklar' ve sonucu da pazarlığa tabidir..

Pazarlığa tabidir, çünkü benim disklerime bakan çocuk ertesi gün gittiğimde, 'bunlarda bir şey yok, ağbi' ferman buyurdu..

Teknik servisin o işlere bakan uzmanı.. Daha yirmisinde değil, ama uzman olmuş. Bravo.

Bravo da, nasıl 'bunlarda bir şey yok, ağbi' diye buyurduğunu merak ettim. Kolaymış. Bir bilgiyara bağlamışmış ve format çekmiş --üstelik de 'quick format' dediğimiz usulle..

Yani hiçbirşey yapmamış.. Disklere bir iki dosya yazdırtmış. Okutmuş. Ve sağlam olduğuna hükmetmiş..

Uzmanlık budur.

Değildir tabii.

Şimdi işin yoksa, ona yarım saat bu işin ansıl yapılacağını anlat..

Anlattım. Ya sabır çeke çeke anlattım.

Sonunda bana 'ağbi, öyle yaparsak çok zaman alır yaw' demez mi..

Yok. Sabır konusunda kendime bazan hayran olurum: Dövmedim. Pişmanım, ama dövmedim. Kazık kadar çocuk. Elalemin arasında dövülmez; ayıptır.

Sonunda, sabırlı bir pazarlık sonunda, yepyeni diskleri değiştirmek konusunda karar verilsin diye, ana ithalatçıya gönderttik. Orada adam gibi test yaptıklarını söylediler. Bakalım.

İki hafta da gün verdiler.. Dört-beş hafta sonra disklerin ÖSS sonuçları gelir inşallah...

Bu zaman zarfında ben de boş durmayacağım tabii ki. Mesela, şu anda bu gürültülü de olsa elimdeki güç kaynağı ile çalışır gibi yapan şeyin neden bazı programları çalıştırırken çoktüğünü araştıracağım.

İnşallah, o araştırmalardan sonra sorun anakart-işlemci-bellek arasında bir gri bölgeye düşmez; yoksa, hem dünyanın parası verilmiş alınmış fakat artık hiçbirşeye yaramayan bunca ıvır zıvırı kaldırıp atmak projesdi yatacak, hem bu da onların arasına eklenecek, hem de ben kafayı yemiş olacağım..

Siz de kurtulacaksınız ben de, yani..