İklim mi, özgürlük mü?

Aşağıdaki metin, (İngiltere) Financial Times gazetesinde Vaclav Klaus {Çek Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı} imzasıyla 13 Haziran 2007 tarihinde yayınlanan yazının tercümesidir.

Tercümenin eksiksiz ya da kusursuz olduğu iddiasında değilim. Benzer şekilde, orjinali ya da tercüme edilmiş haliyle birebir hemfikir olduğum da farzedilmemelidir.

Bu konuda böyle bir görüşün de olduğunun bilinmesini istedim. İlgilenenlerin okumasını faydalı buldum.

İklim değil, özgürlük meselesi

Acayip (garip) bir devirde yaşıyoruz. Çevreciler ve müridlerinin iklimle ilgili bir şeyler yapılmasını, ve onun da hemen derhal yapılmasını talep etmeleri için --her ne kadar, 20nc yüzyıl boyunca sıcaklık sadece yüzde 0.6 artmış olsa bile-- istisnai ılıman bir kış geçirmemiz yetiyor.

Geçtiğimiz sene, Al Gore'un güya 'belgesel' olan filmi bütün dünyada gösterime girdi; İngiltere'nin --daha çok da Tony Blair'in-- 'Stern Raporu' yayınlandı; Birleşmiş Milletlerin Hükümetlerarası İklim Değişikliği Panelinin dördüncü raporu ortaya kondu; ve Sekizler Grubunun iklimle ilgili iddialı bir şeyler yapacağı anons edildi. Bu 'siyaseten hakikat'lerin, kesin, katı ve izin verilmiş yegâne hakikat olduğu dikte ediliyor. İnsanlık tahinde, başka herşeyin geçersiz olduğunu iddia eden böylesi dayatmalarla ilk defa karşılaşışımız değil bu.

Michael Crichton'un çok vazıh (açık) bir dille ifade ettiği üzere: "insanlığın en çetin meselesi, gerçeği fanteziden, hakikati de propogandadan ayırdetmektir".

Aynı fikirdeyim, çünkü küresel ısınma histerisi, hakikati de propogandadan ayırma problemine birinci sınıf bir örnek haline geldi. Her ne kadar bir çok insan --en üst seviyedeki bilim adamları da dahil-- iklim değişikliğini tamamen farklı görseler de, yine de 'yerleşik' hakikatlere karşı durmak cesaret istiyor. Çok sayıda insan, küresel ısınma hipotezini öne sürenlerin hwm kibirlerine hem de onu (küresel ısınmanın sebeplerini) insani faaliyetlere ilişkilendirenlere itiraz ediyor.

Ömrünün önemli bir kısmını komünizm altında geçirmiş bir kişi olarak, demokrasi, pazar ekonomisi ve refaha en büyük tehdidin komünizmden değil, muhteris çevrecilikten kaynaklandığını söyleyebilirim.

Bu ideoloji, insanoğlunun bağımsız ve kendiliğinden gelişen evrimini bir tür merkezi (ve küresel) planlama ile ikame etmeğe (yer değiştirtmeğe) çalışıyor.

Çevrecilerin hemen bazı siyasi faaliyetin başlamasını isteyişlerinin sebebi, ekonomik gelişmenin uzun vadeli pozitif etkilerinin olacağına, teknolojik ilerlemenin gelecek nesillerin refahını artıracağına inanmayışları ve refah yükseldikçe toplumun sağlığının da yükseleceği gerçeğini gözardı edişleridir. Başka bir deyişle, onlar Malthusian kötümserlerdir.

Bilim adamları bir yandan bizlere yardımcı olmalı, ve diğer yandan da, kendi bilimsel kanaatlerinin yol açacağı siyasi etkileri de dikkate almalı.

Faraziyelerinde kullandıkları değer yargılarının, siyasi görüşlerinin ne olduğunu ve bunların bilimsel bulguların seçimi ve yorumlanmasında ne gibi roller oynadığını beyan etmeleri zorunluğu var.

Dünyanın evriminin yüzlerce milyon sene olduğunu dikkate aldığımız zaman, dünyayı ısıtmak anlamlı geliyor mu?

Her çocuk, okulda sıcaklık değişimleri hakkında bir şeyler okumuştur, buzul çağları, daha ılık olan Orta Çağlar. Hepimiz de, hayatımız boyunca, ısınmak ya da soğumak anlamında, iklim değişiklikleri olduğun adikkat etmişizdir.

Tekonoloji sayesinde, harcanabilir gelir, kurumların rasyonelliği, ülkelerin hendilerini organize edebilme yetenekleri, toplumun adapte olabilme kabiliyeti arttı. Bu, ehven iklim değişikliklerinin muhtemel sonuçlarını da halledecek şeklide artmağa devam edecek.

Massachusetts Institute of Technology'den Professor Richard Lindzen'in "21nc yüzyıl insanının, ne idüğü belirsiz ve aşırı abartılmış bilgisayar tahminleri ve mantık-zorlayan çıkarımlardan yola çıkıp, küresel ortalamada bir derecenin sadece ondalıkları mertebesinde artmış olan sıcaklık rakkamlarına dayanarak, histerik panik yaşaması ve endüstri çağını geri sarmak yolunda adımlar atmağa yeltenmiş olmasını ilerki nesiller istihzâyla hatırlayacak" deyişiyle aynı fikirdeyim.

Küresel ısınma meselesi doğa bilimlerinden maâda toplumsal, kürsel sıcaklıkta bir derecenin ondalıkları cinsinden değişikliklerden maâda da insan ve insanın özgürlüğü ile alâkalıdır.

Dünya üzerinde devam eden küresel ısınma münâzaralarının bir şahidi (gözlemcisi) olarak, şunları önermek isterim:

  • Küçük iklim değişiklikleri, uzun-erimli kısıtlayıcı tedbirlerin alınmasını gerektirmez
  • Özgürlüklerin ve demokrasinin baskı altına alınmasına yol açılmamalıdır
  • İnsanları tepeden aşağıya organize etmek yerine, herkesin istediği şekilde yaşamasına izin vermeliyiz
  • Bilimin politize olmasına direnelim ve hiç bir zaman sessiz çoğunluk tarafından değil de daima sesi çıkan azınlıklar tarafından elde edilen 'bilimsel konsensus' ('bilimsel görüşbirliği') ibaresine karşı duralım
  • 'Çevre' hakkında 'konuşmak' yerine, buna kendi kişisel davranışlarımızda itina gösterelim
  • İnsanlığın, insan topluluklarının, evrimlerine daha az heyecanla fakat daha güvenle bakalım. İnsanlığın akılcılığına itimad edelim ve onu yavaşlatmayalım, herhangi bir istikamette yolundan da saptırmayalım.
  • Birbirimizi böyle felaket tahminleri ile korkutmayalım. Bunları, ne birbirimizi hayatlarına karışmak için geçerli sebepler sayalım, ne de sayanları savunalım.

Not: Tercümeye esas alınmış metni yorumlar arasında bulabilirsiniz.