Keskin...
Yok. Yok.. Sirkeden bahsetmiyorum --hep kendimden bahsedecek değilim; kendi kabıma verdiğim zarar yeter.. :) Kırıkkale'nin ilçesi Keskin'den bahsediyorum.. Rahmetli Hacı Taşan'ın ilçesi Keskin'den.. Kırıkkale'den, Keskin'den, seyrek de olsa geçtiğimde kulaklarımda çınlar bu türkü.. Hacı Taşan derlemiştir ve benim kulağıma çalınan ilk icraı da onundur: Bugün ayın ışığı Elinde bal kaşığı Gine nerden geliyon Mahlenin yakışığı Vay nerdesin nerdesin Kaldır camın perdesin Diyeceğim çok amma Pek kalaba yerdesin Kara poşuna kurban Çatık kaşına kurban Yalınız sana değil Arkadaşına kurban Vay vay vay vay pambuğum Edâsına yandığım Seni hasta diyorlardı Nasıl oldun sevdiğim Karşıdan geçti gelin Elinde testi gelin Gitme bir yol göreyimde Gençliğim geçti gelin Vay ne olur ne olur Sevda sırınan olur Gözdür, âlemi gezer; Gönül birinen olur Bu türküyü bir çok sebepten severim tabii ki; ama sözleri için --bilhassa da son dörtlüğü için-- severim.. "Vay ne olur, ne olur; sevda sırınan olur.. Gözdür, âlemi gezer; gönül birinen olur".. Bu sözlerdir ki beni çarpar.. Çarpar, çünkü, bu sözleri söyleyen öyle meşhur bir filozof filan değildir.. Aksine, sıradan ve anonim bir fanidir.. Kimdir, ne zaman yaşamıştır pek bilinmez. Kimin için bunları söylediği de bilinmez. Bilhassa da kimin için söylediği bilinmez. Bilinmez; çünkü.. sevda sırınan olur. Yani, bizim kadim kültürümüzde, sevda --aşk-- mahremdir. İki insanın sırrıdır, özelidir. Şimdilerde olduğu üzre, ve sanki bir marifetmişçesine, en olmadık yerde boncuk bulmuşçasına, meydan yere çıkıp ilan edilmezdi.. Ama, bitmedi. Bir de diğer iki mısra var.. "Gözdür, âlemi gezer; gönül birinen olur" Evet.. Gözdür. Ona buna bakar. Bakabilir. Ama, gönül bir tek kişiyle olur. Birtanesi ile.. Budur!