Dokuz eşin tümüne birden ihanet etmenin faziletli yolları..
Hayata zor şartlar altında başlamış olan kahramanımız, küçük yaşta öksüz ve yetim kalınca, amcası tarafından büyütülmüş; yirmibeş yaşına geldiğinde bile kendi yuvasını kuracak kadar bir mal varlığı edinememiş; hayli zengin fakat kendisinden onbeş yaş daha büyük ve iki kere evlenip dul kalmış bir kadına içgüveysi gitmek zorunda kalmıştır.
Aileden ticaretle uğraşan zengin karısının sayesinde onbeş sene oldukça rahat ve mazbut bir hayat yaşamış, fakat ölen karısının ardından yalnız kalmıştır.
Yalnız kalmıştır da, artık hem zengindir hem de, aşiret reisi denebilecek bir mertebeye ermiş olduğundan dolayı, çevresi fevkalade derecede geniştir.
Yani, artık ne yalnız kalmak, ne öyle eskisi gibi mazbut, ne de tek eşli yaşamak zorundadır.
Sonuçta, her ölüm hem acıdır hem de yeni fırsatlar anlamına gelir..
Kahramanımız da bunun farkındadır.
Ve, derhal, arkası arkasına tam dokuz karı alır...
Aşağıda, bu güçlü kudretli ağanın, dokuz karısını birden evin hizmetçisi ile aldattıktan sonra, başkaları için yüz kızartıcı olabilecek böyle bir durumdan nasıl alnının akıyla sıyrılıp çıktığını okuyacağız...
Kahramanımız, dokuz karısını iki gruba ayırmıştır.
Bir grupta 4, diğerinde de 5 karısı vardır ve bunlardan herbiriyle sırası geldiğinde yatmak alışkanlığındadır.
Gün gelir, sıradaki karısı, annesinin evine gider bir günlüğüne.O gün yatacak bir karıdan mahrum olan kahramanımız, pek de güzel ve taze olan evin hizmetçisini çağırır ve yatağa atar.
Atar da, aksiliğe bakınız ki, annesinin evine gitmiş olan karısı durumdan şüphelenmiştir. Haber vermeksizin, ansızın, eve geri döner.
Döndüğünde ne göreceğini hepimiz biliyoruz: Diğer sekiz kuma ile paylaştığı yetmezmiş gibi, kocasını evin hizmetçisi ile aganigi durumlarında basar.
Üstelik de kendi yatağındadırlar!
Böyle bir ihanetle karşılaşan herkes gibi, kadın, haliyle, feveran eder; bağırır çağırır.
Buna karşılık, konu komşuya rezil olmak istemeyen uyanık koca, 'bir daha olmayacak' anlamında, "bakma onunla yattığıma, artık onu kendime haram kıldım" filan der ve başka kimseye söylememesi için karısına sıkıca tembihler eder.
Fakat, karısı kaçın kurrasıdır; böyle tembihlere uyacak olsa, daha kimbilir kaç defa daha aldatılacağını bildiği için, hemen durumu öteki kumalara yetiştirir.
Bu sefer hepsi ayağa kalkmıştır.. çünkü, belki de öteki kumalar da bu azgın teke kocayı başka kadınlarla basmış fakat tembihlere kanarak üstünü örtmüşlerdir; bu sefer de öyle olmasını istemezler.
Bütün karılarına birden yakalanıp madara olan beyimiz, zeytinyağı misali, baskın çıkabilmek için, 'gücenmiş' pozlarına yatar.
Hiç de 'anlayışlı' çıkmadıklarını vurgulayarak, karılarıyla bir ay boyunca yatmamak kararını aldığını söyler.
Bu arada, karıları da ondan boşanmak istemektedirler.
Boşanmak isteyişlerinin birden fazla sebebi vardır.
Bunlardan birisi, kahramanımızın bu iflah olmaz azgın tekeliğinden bıkmış usanmış olmaları; diğeri de, onca nüfuz ve kudretine rağmen bir pinti hayatı yaşayan kahramanımızın karılarına zırnık koklatmayışı onları da sefil bir hayata mecbur edişidir.
Fakat, kahramanımız, elalemin kesesinden yaşadığı debdebeli hayatının kurulu düzenini bozmak anlamına gelecek bu boşanmak fikrine hiç de sıcak bakmaz.
Bakmaz, çünkü, bu, 'karizmayı çizdirmek' anlamına gelir: fevkalade usturuplu bir şekilde halletmek gerekir.
Bu arada, kahramanımızın elemanları da durumu sezmiş, kendi geleceklerinden endişe eder olmuşlardır. Ağanın düzeninin bozulmasını onlar da istemezler, haliyle.
Ağanın sağ kolu, kahyası, devreye girer; kadınlarla konuşur. Onlara ağanın tehditlerini iletir..
Ağa, istedikleri takdirde tabii ki boşanabileceklerini; fakat, hem onlara tek kuruş mal ya da nafaka vermeyeceğini; hem de çok kudretli dostları olduğunu, boşanırlarsa, onlara bu dünyada da öteki dünyada huzur vermeyeceğini söyler.
Yani, kadınlar, aldatılmış olmak bir tarafa, boşandıkları takdirde, hem bir başlarına cascavlak ortada kalacak, hem de türlü çeşitli hücumlara hedef olacaklardır..
Kim korkmaz ki.. Kadınlar da, haliyle, korkarlar ve vazgeçerler...
Ağa da, bu olumlu sonuç üzerine, pozisyonunu daha da bir sağlamlaştırmak için, kadınlara yeni şartlarını bildirir.
Bunlar kabaca şöyledir:
1- Ağanın emirlerine boyun eğecekler, teslim olacaklar.
2- Diliyle de söylediği gibi, kalbiyle de tasdik ederek, içi dışı ağanın istediği şekilde olacaklar.
3- Can-u gönülden ağaya itaat edecekler.
4- En küçük bile olsa, ağanın kusur ve yanlışlarını görmezden gelecekler.
5- Ağanın koyduğu kuralları eksiksiz uygulayacaklar.
6- Ağanın malına mülküne ortak olmak iddialarını bırakıp, ağanın verdiği kadarıyla yetinecekler.
Kadınlar, elleri mahkum, bu şartları itirazsız kabul ederler.
Ağa ise, daha önce boş bulunup yemin billah elini sürmeyeceğini söylediği her ne varsa, bunları fakirlere üç kuruş kefaret vererek tek tek bozar; ve bir zaman sonra, hizmetçiden bir çocuk sahibi olur. Çocuğu da hizmetçiden alır ve bir süt-anneye verir.
Fakat, kaderin tecellisine bakınız ki, bu çocuk da --tıpkı ilk karısından olan diğer iki erkek evladında olduğu üzere-- yaşamaz; iki yaşına gelmeden ölür.
Ağa da, o kadar istemesine rağmen, ardında bir erkek evlat bırakamadan ölür gider.
Kıssadan hisse: Eğer güçlü ve kudretli iseniz, istediğinizi becerebilirsiniz; ama, bu, her istediğinizin olacağı anlamına gelmez.
Not: Tahmin edebildiğiniz üzere, bu hikayenin şu yazıyla uzaktan yakından alakası yoktur. Dahası, bu hikayede ismi geçen ya da geçmeyen kim varsa hayal ürünüdür; yaşayan ya da yaşamış kişilerle ilişkişi, ilintisi yoktur.