Devasa Deney: Avrupa Birliği
Ivan Simic isimli Belgratlı (Sırbistan) bir entellektüelin kaleme aldığı 'European Union - The Grand Experiment' başlıklı bir yazıdır. Pravda, Turkish Daily News gibi gazetelerde de yayınlanmış. Yazar hakkında çok fazla bilgi bulamadım. Değişik yerlerde, yazarın bir Sırbistan devlet memuru olduğu, iktisat okuduğu; geçmişte işadamlığı, diplomatlık, bürokratlık ve makale yazarlığı yaptığı yazılmaktadır. Yazının kendisini okunmağa değer ve ilginç buldum. Fakat, Türkçe çevirisine rastlamadım; ben tercüme etmek zorunda kaldım. [Hem orjinal hali hem de çevirisi aşağıdadır.]
Devasa Deney: Avrupa Birliği
The European Union (EU) is a multinational union, established in 1993. The EU is made up of twenty-seven Member States. First, the EU was established as the European Economic Community in 1957 by the Treaty of Rome and has since undergone many changes. The EU has a single market between member states with common trade policy. Important EU institutions and bodies include the European Commission, the European Parliament, and the Council of the European Union, the European Court of Justice and the European Central Bank, among others.Avrupa Birliği (AB), 1993 senesinde kurulmuş bir çok-uluslu birliktir. Yirmi yedi üye devletten oluşur. Başlangıçta, AB, 1957 senesinde yapılan Roma Anlaşmasıyla 'Avrupa Ekonomik Topluluğu' olarak kurulmuş ve zaman içinde hayli değişiklikler geçirmiştir. AB, üye devletler arasında tek pazar ve ortak bir ticaret rejimine sahiptir. Önemli AB kurumları arasında 'Avrupa Komisyonu'nu, 'Avrupa Parlamentosu'nu, 'Avrupa Birliği Konseyi'ni, 'Avrupa Adliyesi'ni ve 'Avrupa Merkez Bankası'nı sayabiliriz.
The end of War World II brought the idea for the unification of Europe, now known as the EU, but some individuals or groups such as the rulers of the world, needed to conduct an experiment before the formation of such an important super power as the EU. They soon succeeded, the right person being Josip Broz Tito, leader of the Communist Party and lifetime President of the Socialist Federal Republic of Yugoslavia, or SFRJ. With the royal family in exile and a post war atmosphere in Europe, Tito became famous and an ideal partner for this experiment.Ikinci Dünya Savaşının sona erişi Avrupa'nın birleşmesi (şimdiki adıyla, 'AB') fikrini doğurdu; fakat, dünyanın yöneticileri de diyebileceğimiz bazı kişi ya da gruplar, AB gibi son derece önemli bir süper gücü yaratmadan önce, bir deney yapmak ihtiyacını duydu. Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti (YSFC) ve YSFC'nin hem ömürboyu Başkanı hem de Komünist Partisinin lideri Josip Broz Tito ismi, kısa zaman içinde yapılmış son derece isabetli bir seçimdir. Kraliyet ailesinin sürgünde olmasının yanısıra, savaş-sonrası atmosferin de katkılarıyla, Tito, böyle bir deney için hem meşhur hem de ideal bir adaydı.
Many will wonder why Yugoslavia? The answer is very simple, beside the Union of Soviet Socialist Republics, or U.S.S.R., which was too powerful to play with, Yugoslavia was the only post war country in Europe with both a multi-ethnic and multicultural population, and also with member republics.Çoğumuz "Neden Yugoslayva?" sorusunu soracaktır. Cevabı ise çok basittir: Bu tür bir deneyde yer vermek için lüzumundan kudretli olan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'ni (SSCB'yi) saymazsak; hem savaş sonrası Avrupa'sında yer alan; hem çok-kültürlü, hem çok-etnisiteli, hem de cumhuriyetler birliğinden oluşan tek aday Yugoslavya'dır.
In 1945, from the remains of the Kingdom of Yugoslavia, the Democratic Federal Republic of Yugoslavia was proclaimed, headed by Tito. Tito became the Prime Minister and Minister for Foreign Affairs.1945 yılında, Yugoslavya Krallığının kalıntılarından Yugoslavya Demokratik Halk Cumhuriyeti peydahlandı ve başına da Tito geçti. Tito, hem Başbakan hem de Dışişleri Bakanı idi.
The experiment began, one state with six republics, one army, one currency, one federal police, one federal government and laws, one passport, no borders or visa regime among republics, but most of all, every republic had their own government each with vital institutions. One very important aspect of this experiment was that Yugoslavia had different cultures and religions among the state members, such as Orthodox, Catholic and Muslim. The way the population was going to live in these circumstances was essential for the future of the EU.Deney, altı cumhuriyetten oluşmuş tek devlet, tek ordu, tek para, tek polis, tek federal hükumet ve kanunlar, devlet içinde vizesiz seyahat özgürlüğü, tek pasaport uygulamasıyla başladı; ama, en önemlisi her cumhuriyetin kendine ait bir hükumetinin ve diğer hayati kurumlarının olmasıydı. Bu deneyin bir diğer son derece önemli tarafı da, Yugoslavya'nın farklı kültürlere ve farklı dinlere (Ortodoks, Katolik ve Müslüman) bağlı ahaliden oluştuğu gerçeğiydi. Bu ahalinin bu şartlar altında nasıl yaşayacağı, gelecekteki AB için fevkalade mühimdi.
In 1948, Tito made one interesting move, highly motivated, he became the first socialist to defy Stalin's leadership in COMINFORM, also known as Information Bureau, or Informbiro. This move by Tito gained him a good position with each of the Western powers and of course his old friends, but bad relations with the U.S.S.R. With such good results and loyalty to the West, in London in 1954, Yugoslavia received Zone B of the ?Free Territories of Trieste? by treaty based on a "Memorandum of Understanding".1948 yılında, hayli cesaretlendirilmeden sonra, Tito, Enformasyon Büro'su ya da 'Informbiro' olarak da bilinen KOMİNFORM'da Stalin'in liderliğini reddeden ilk sosyalist oldu. Bu hamlesi, eski dostu olan Batı güçleri nezdinde itibar sağlarken, SSCB ile ilişkilerini sarstı. Yugoslavya, Batıyla bu iyi ilişkileri ve Batıya sadakati sayesinde, 1954 senesinde Londra'da imzalanan anlaşmayla, 'Trieste Serbest Bölgesi'nin 'B Kısmı'nın sahibi olmağa hak kazandı.
On the other side, with the first results of the experiment, formation of the future EU began with the European Coal and Steel Community, or ECSC, in 1952. Let us not forget that coal and steel were, and still are, very important in war and industry. A very important founding member of this community was West Germany. A few years later, the Treaties of Rome in 1957 created two more communities, the European Economic Community, or EEC and the European Atomic Energy Community, or EAEC or EURATOM. The EEC and EAEC later became part of the EEC in 1967.Öte yandan, deneyden elde edilen başarılı sonuçlar istikametinde, 1954 yılında, geleceğin AB'sinin ilk adımı sayılan 'Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu' kuruldu. Unutmayalım ki, kömür ve çelik savaş ve endüstri için çok önemliydi --hala daha da öyledir. Bu topuluğun çok önemli bir üyesi Batı Almanya idi. Birkaç sene sonra, 1957'deki Roma Anlaşması ile iki topluluk daha kuruldu: 'Avrupa Ekonomik Topluluğu' ve 'Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu'. Bu iki topluluk, daha sonraları, 1967 senesinde birleşip 'Avrupa Ekonomik Topluluğu' ismini aldı.
Strangely, as previously arranged, Tito choose the SFRJ to be a free Eastern European country, independent from the USSR, neither a member of the Warsaw Pact or NATO, however in 1961, Tito put Yugoslavia forward to become a founding member of the Non-Aligned Movement, or NAM. Membership in NAM did not affect the experiment as Yugoslavia was the only European country in the Movement at that time, but it did affect the future of Yugoslavia.Garipsenecek bir şekilde, daha önce üzerinde anlaşıldığı gibi, Tito, Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyetinin, NATO'ya da Warşova Paktına da bağlı olmayan, Rusya'dan da bağımsız bir bir özgür Doğu Avrupa ülkesi olduğunu; 1961 senesinde ise, Yugoslavya'nın 'Bağlantısızlar Hareketi'nin kurucu üyesi olduğunu ilan etti. 'Bağlantısızlar Hareketi' üyeliği, bu Hareket'in Avrupa'daki tek üyesi Yugoslavya olduğu için, deneyde değişikliğe yol açmadı; fakat, Yugoslavya'nın geleceğinde etkili oldu.
At the beginning of nineties, Europe was about to change forever. In Yugoslavia a new government was formed headed by Slobodan Milosevic, the experiment was about to end, the mission about to be accomplished. World rulers entered the final phase before the formation of the EU. With the United States battling the Gulf War in the Middle East, in Europe history had been written. Germany's reunification took place in 1990, followed by the dissolution of the U.S.S.R in 1991, the SFRJ in 1992, Czechoslovakia in 1992, and the widespread fall of the communist monopoly.Doksanlı yılların başları itibariyle Avrupa'da kalıcı değişiklikler ortaya çıkmağa başlar. Yugoslavya'da Slobodan Milosevic'in başında olduğu bir hükumet kurulur; deneyin sonlarına gelinmiştir, hedefe varılmak üzeredir. Dünyayı yönetenler, AB'nin oluşumundan bir önceki süreci başlatmışlardır. ABD'nin Körfez Savaşıyla meşgul olduğu bu dönemde, Avrupa tarihi yeniden yazıldı. İki Almanya 1990'da birleşti; ardından da 1991'de SSCB, peşisıra Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti, 1922'de Çekoslavya ve diğer komünist tekel dağıldı.
As planned, the new Europe came into being in the year 1993 and with no threat on the way, a new star was born, the EU. Just a few months after dissolution of the USSR in which America had a great influence, the U.S. got a new rival, the EU. This rival will become more influential and powerful than any other country or union in the world, more powerful than the old USSR.Planlandığı üzere, yeni Avrupa 1993 senesinde ortaya çıktı ve önünde engele olmadığı için, semalarda yeni bir yıldız, AB, yükseldi. Hayli katkıları sonucunda dağılan SSCB'nin yerine, ABD'ye bir rakip çıktığını görüyoruz: AB. Bu rakip, dünyadaki başka herhangi bir devlet ya da birlik ile kıyaslanmayacak derecede (SSCB'den bile daha) tesirli ve kudretli bir rakip olacaktı.
Three questions arise from this. Firstly, did world rulers decide to make the EU instead of the U.S., leader of the free world and the first super power? Secondly, who are those rulers and where do they come from? Thirdly, what about Yugoslavia?Burada üç soru çıkıyor karşımıza: Bir. Dünyayı yönetenler, özgür dünyanın lideri ve ilk süpergüç olmak üzere ABD'nin yerine AB'yi mi kurdular? İki. Bu 'dünyayı yönetenler' kimdir ve nerelidirler? Üç. Yugoslavya'ya ne oldu?
The answer of the first question is yes they did and as planned the U.S. was used. Secondly, we will never know who those rulers are, but they definitely come from Germany and they are not Jewish as many think, if they were Jewish then they would have had their own state a long time ago.Birinci sorunun cevabı "evet, öyle planlanmıştı ve ABD bu yolda kullanıldı"dır. İkinci soru.. Bunların kim olduğunu hiç bilemeyeceğiz; ama Almanya'lı oldukları kesindir. Çoğunkuğun sandığının tersine, Yahudi filan da değildirler; Yahudi olsaydılar çoktan kendi devletleri olurdu çünkü.
Thirdly, if we turn back and look at European history, Yugoslavia lost everything, it is like it never existed, it was just an experiment. Germany on the other hand, was not defeated in WW II as many think, instead playing it smart, waiting and planning to return stronger than ever, which they did through the EU, as the leader and strongest member state. Germany was and still is the union's biggest net contributor, with the biggest economy it is responsible for about 23 percent of the EU budget. The same with Japan and the U.S., it looks as though Japan was also not defeated in the U.S.- Japan war. Now Japan is the strongest independent economic and industrial power in the world, most Japanese products are represented in the U.S. In contemporary times, power is not measured through weapons, rather through the strongest industry.Üç. Geriye dönüp Avrupa tarihine bakarsak, Yuoslavya'nın herşeyi kaybettiğini, sanki hiç varolmamış gibi olduğunu, bir deneyden ibaret olduğunu görürüz. Almanya, hem eskiden hem de şimdi, Birliğe en yüksek mali katkıyı yapan, AB bütçesinin yaklaşık yüzde 23'ünden sorumlu olan en büyük ekonomidir. Buna karşılık, Almanya, çoğumuzun zannnettiğinin aksine, İkinci Dünya Savaşında yenilmedi; tersine, daha güçlü bir şekilde bekleyerek geri gelmek için uyanık ve planlı davrandı ve bunu da AB'nin lideri ve en kudretli ülkesi haline gelerek başardı. ABD açısından bakarsak, Japonya da öyledir; sanki Japonya ABD'ye karşı yenilmemiştir. Bugün, Japonya, dünyadaki en büyük bağımsız ekonomik ve endüstriyel güçtür ve ABD'de neredeyse her Japon ürünü mevcuttur. Günümüzde kudret veya güç silahlarla değil, kimin daha kuvvetli endüstrisi olduğuyla ölçülmektedir.
After this successful experiment, will the EU have an equal rival in the future?Bu başarılı deneyden sonra, AB, ilerde eşdeğer bir rakiple karşılaşacak mıdır:
It will. A true rival for the EU will be a future union with lots of money and the same religion among member states will be an advantage, maybe a union of Islamic countries?Tabii ki. AB'ye gerçek bir rakip, çok miktarda parası olan ve aynı dine mensup devletlerden oluşmuş bir birlik olacaktır. Bir Müslüman ülkeler birliği?
However, maybe we are being deceived with the EU, perhaps the EU is just another world experiment before the launch of another giant global union.Bütün bunları söyledikten sonra, şunu da eklemek gerekiyor: Olabilir ki, AB'ye bakarak yanılıyoruz; olabilir ki, AB de, bir başka ve çok daha büyük bir küresel bir birliğin kurulması yolundaki bir denedir. Şimdi... Yazıda en azından bir maddi hata var: "AB 1993'te kurulmuştur" diyor. Bu doğru değil; çünkü AB henüz 'kurulmuş' değil. Bu yolda niyet belirten hayli imza filan olmakla beraber; kurulmuş bir birlik yok. Bunu geçersek, yazı (benim açımdan), özellikle de bir eski-Yugoslavyalı tarafından kaleme alınmış olduğu için ilginç. Geriye dönüp baktığım zaman, evet, bir deneyden geçmiş olduklarını kabul etmek zorunda kalıyorum. Fakat, tek ilginç nokta bu değil. Bizim yaşadığımız coğrafyaya da yönelik yeni 'deney'lere işaret ediyor gibi.. 'Büyük Ortadoğu Projesi' sanki bu bağlamda değerlendirilebilecek bir deney.. Bir başkası da, yakın zamanda ortaya çıkan 'Demokratik Cumhuriyet' bağlamında gördüğümüz, ve bölünmeğe alternatifi olarak önümüze gelmekte olan çözüm.. Not: Başlıgın 'muhteşem deney' olarak tercümesi belki daha doğru olurdu --lügâtî açıdan-- ama, ben fizikî büyüklüğü ve henüz başarılı olmamış olduğunu dikkate alarak, 'devasa deney' demeği tercih ettim.