Keyfo Varan - Samsun Institute
Ülkemizde kurmay çalışmalarının yapılmadığı yolunda duyumlar alıyordum uzun zamandır. Bu yaygın söylentilere ben dahi inanmak noktasına gelmiştim ki, durumun hiç de öyle olmadığını, bu tür hayati faaliyetleri yurtdışına ihraç ettiğimiz kıymeti kendinden menkul aydınlarımızın oralarda ürettiklerini ithal etmek yoluyla ikame etmek zorunda olmadığımızı bana bilhakkın gösterdi.
Dolayısı ile, ben, kendi adıma, kurmay eksikliğimizin olmadığını teyid edip huzur buldum. Fakat, huzur da mutluluk gibidir, paylaşıldıkça artar prensibine dayanarak sizin de okumanızı ve huzurda bana katılmanızı arzu ediyorum.
Aşağıda, Haber10 isimli sitede Hakkı Görür isimli (daha önce hiç duymadığım için sıradan bir muhabir olduğunu farzedebiliyorum) tarafından aktarılan kıymetli bir fikir adamı ve analist Keyfo Varan'ın 'Samsun Institute senaryoları' başlıklı oldukça detaylı bir çalışması var.
Ben, herzaman olduğundan farklı olarak, biçeme biraz daha itina ile müdahale ettim. Bu denli detaylı ve itinalı müdahale edişimin sebebi, karargah çalışmalarında genelde sunuma buranın okuyucusunun (tekil) layık olduğu veçhile eğilmek alışkanlığını hala daha edinemediklerini bilişimdir.
Geçen ay yakın arkadaşım Hudson Institute'den Zeyno Hanım'ın zihinsel akrobasi toplantıları kimilerinde gereğinden fazla alınganlık yaptı.
Kıymetli kardeşim Keyfo Varan da bu türden senaryolara kafa yormuş.
Keyfo kardeşim söyle diyor: "Oysa yerli ve değerli bir kurum olarak bize de (yani Çinçin mahallesindeki, Samsun Insitute'e) kulak verilse, Ankara'yı yerinden hoplatacak çok daha yaratıcı senaryoların var olduğu görülecektir."
Bunlardan bir kısmını siz saygıdeğer kamuoyunun dikkatine sunuyor; ilgi ve alâkanızı bekliyoruz:
Samsun Institute senaryoları
Keyfo Varan [*]
23 Temmuz Hükümet Senaryoları:
a: En sıradan senaryo:
AKP tek başına iktidar,
CHP ana muhalefet,
bağımsızlar fiyasko çıkar.
Baraj-altı oylar iki partiye dağıtılınca senaryo şöyle olur:
AKP [%47] 386,
CHP [%22] 147,
bağımsız 17.
AKP hükümeti kurar,
meclis başkanı ve cumhurbaşkanı seçilir.
b: Sıradan senaryo:
AKP [%39] 355,
CHP [%20] 151,
bağımsız 44.
AKP hükümeti kurar.
Meclis başkanlığı ve cumhurbaşkanlığı için bağımsızlardan gerekli olan destek alınır.
c: Farklı senaryo:
AKP [%42] 321,
CHP [%20] 115,
MHP [%12] 72,
bağımsız 42.
AKP Hükümeti kurulur.
Bağımsız desteği ile meclis başkanı ve cumhurbaşkanı seçilir.
d: Daha farklı senaryo:
AKP [%37] 271,
CHP [%23] 143,
MHP [%17] 97,
bağımsız 39.
Bağımsızların desteği ile AKP hükümeti kurar.
Cumhurbaşkanı seçilemez.
Referandumda halk, halk seçsin der!
e: Muhtemelen kesinlikle gerçekleşecek senaryo:
AKP [%34] 273,
CHP [%22] 146,
MHP [%14] 87,
Bağımsız 44.
AKP'ye hükümeti kurma görevi verilmez.
Cumhurbaşkanı hükümeti kurmak için Baykal'ı görevlendirir.
AKP meclis başkanının seçilmesini kilitler.
Ankara'da gece 23.15 sularında siber bir hareketlenme yaşanır.
Ertesi gün, CHP'den İlhan Kesici'nin başını çektiği 16 kişi partilerinden istifa ederler.
İstifaların hikmeti anlaşılmaya çalışılırken, AKP'den de 11 vekil ayrılır.
Gündem allak bullak olmuştur.
Siber müdahalenin ilk hafta sonunda AKP'den ayrılanların sayısı 28'e ulaşır.
Pazartesi günü ayrılan vekiller, Mesut Yılmaz'ın başkanlığında 44 kişiyle beraber hareket edeceklerini açıklarlar.
MHP siber gelişmenin ülkeyi böleceği endişesiyle Baykal hükümetinin koalisyon ortağı olmayı kabul eder.
Mesut Yılmaz, kurulacak hükümeti destekleyecekleri ve bağımsız adaylardan da benzer bir tavrı beklediklerini açıklar.
Ülke hükümetsiz kalamaz! Ve hükümet kurulur.
AKP muhalefete düşer.
Baykal, Demirel'i Cumhurbaşkanı adayı gösterir.
Gündüz Aktan, MHP'den meclis başkanı seçilir.
Demirel bir kez daha Cumhurbaşkanı seçilir.
'e' senaryosu hayata geçerse senaryosu:
DTP'li vekiller tartışılan çıkışlar yapmaya başlar.
AKP, bütün bu tartışmaları, onlarca "Kürt, ama iş adamı" vekiliyle sadece izler.
Tartışmalar büyür.
Kürt Sorunu tartışmalarını, terör eylemleri hız kesmeyerek izler.
Kuzey Irak iyice ısınan bir cadı kazanına döner.
Türkiye operasyona hazır bir ülke haline gelmiştir.
Yabancı istihbarat servisleri ülkede cirit atmaktadırlar.
Ulusalcı çıkışları sağlayacak malzemeler ya verilir ya da bizzat malzeme verilecekler kullanılır.
Amerikan Hudson Institute'ten Zeyno Baran, Türkiye'deki Samsun Institute'ün başkanı Keyfo Varan'ın "neoconların Türkiye'de ulusalcılarla, Amerika'da ise Siyonistlerle beraber olduğu" açıklamasını şiddetle kınar.
Baran, kendisinin, ömrünü Amerika gibi bir Türkiye'ye, Keyfo Varan'ın ise Osmanlı gibi bir Türkiye'ye adadığını söyler.
Keyfo Varan'ın anti-Amerikan senaryolar yazarak, Amerikan planlarını ortaya çıkardığı anlatan bir yazı kaleme alır.
Bu arada Zeyno Baran'ın "yeni arkadaşının" ABD yeni Dışişleri Bakanı yardımcısı David Zyrva olduğu dedikodusu da yayılır.
Yeryüzünün en ilginç seçim vaadinin sahibi MHP, "iktidarımızda Kuzey Irak'a gireceğiz" iddiasını hayata geçirmek için düğmeye basar.
Deniz Bölükbaşı dış işleri bürokrat döneminden kalma belgelerle harekatın kaçınılmaz olduğunu TV'lere çıkarak anlatmaya başlar.
Mitingciler bu sefer Kuzey Irak için meydanlara çıkarlar.
"Apo idam edilsin" baskısı altında, anayasa değişikliğin ilk adımları atılır.
AB sürece sert tepki gösterir.
Siber telkinler de hız kesmeden gelmeye devam eder.
Artık her ayın 3nc günü, piyasalar kapandıktan hemen sonra, TÜİK enflasyon oranlarını, Genelkurmay da bildirisini açıklar.
Kuzey Irak'tan da gelen sert açıklamalar devam eder.
Türkmen bölgelerinde yaşanan sıcak gelişmeler de bardağı taşıran son damla olur.
Türkmenler 3 ayrı gruba bölünürler.
1nc grup KDP ile beraber hareket eder.
2nc Grup ise Şiilerle beraber hareket eden en güçlü grup olur.
3nc grup ise ITC ile hareket eden en güçsüz gruptur.
Türkmenler arasındaki çatışmayı engellemek için, Barzani ile MİT'in görüştüğü ortaya çıkar.
Bu arada Kuzey Irak Bölgesel yönetimi meclisinde bir bomba patlar.
Neçirvan Barzani yaralı kurtulur.
Irak başbakanı bombalamadan Türkiye'yi, Neçirvan Barzani ise İran'ı sorumlu tutar.
Türkiye Kuzey Irak'a girer.
İlk 10 gün ciddi bir gelişme olmaz.
Sonrasında Kerkük'ten kötü haberler gelmeye başlar.
Türkiye içerisinde anti-Kürt söylem güçlenir.
Toplumsal huzursuzluk had safhaya çıkar.
Kuzey Irak'ta çatışmalar PKK ekseninden kayar.
At izi it izine karışır.
Sadece çatışma haberi gelir, tarafları ayırt etmek bile mümkün değildir.
Kasımpaşaspor-Fenerbahçe maçında, Roberto Carlos, Kasımpaşalı sağ-bek 'Kasap Berke'nin attığı tekme ile sakatlanır.
Carlos'un futbol yaşamının sona erdiği ilan edilir.
Fenerbahçe'nin başındaki felaketler bununla da kalmaz.
Sahte çürük raporu aldığı ortaya çıkan Mehmet Aurellio Kuzey Irak'a gönderilmek üzere askere çağrılır.
Büyük bir tartışma başlar.
Piyasalar allak bullak olur.
Sıcak para yavaş yavaş acele edelim moduna girmeye başlar.
TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan, "Kuzey Irak'a girmemizi isteyenler bizi nasıl bir felakete sürüklediklerini görsünler.
Türk medyası dünyanın en sorumsuz ve provakatif medyası" şeklinde sert bir açıklama yapar.
Genelkurmay "biz sadece faydalı olur" demiştik der.
Sınırın de facto olarak ortadan kalkmasıyla Kürdistan coğrafyası birleşmiştir.
1990'larda birbirleriyle çatışan Kürt hareketleri de bütün bölgede kader birliğine doğru hızla ilerlemeye başlamışlardır.
Güneydoğu'da yeniden olağanüstü hal ilan edilir.
Bu gelişme dış dünyaya Türkiye'yi içeride savaş ve dışarıda işgal halinde yansıtır.
Ekonomide dengeler yapısal olarak bozulmaya başlar.
Hükümetin kuruluşunun 11nc ayı dolmuştur.
Özdemir İnce, Kuzey Irak sorunun arkasında yatan imam hatip gerçeğini açıklar.
Serdar Turgut ise "pis, pasaklı, medeniyetten nasibi almamış Kürtlerin aslında ölümü hak etmediklerini söylemenin zor olduğunu" iddia eder.
Bu çıkışına delil olarak da "Afganlılarla Kürtler arasındaki benzerlikleri" gösterir.
Kürtlerin de kadınlarına dokunulmaması ama erkeklerinin öldürülmesinde sakınca bulunmadığını yazar.
Millette huzursuzluk giderek büyümektedir.
Cumhurbaşkanı Demirel Kuzey Irak felaketi için "Türkiye büyük ülkedir, cumhuriyetimiz bütün kurum ve kurallarıyla ilelebet yaşayacaktır" der.
Başbakan Deniz Baykal ise "Türkiye laiktir laik kalacak, cumhuriyetin değerlerini tartışmayız, tartıştırmayız" der.
Başbakan yardımcısı Bahçeli ise "İmralı'daki bebek katilini besleyenler, terörün arkasındaki güç odaklarıdır" der.
Bağımsız milletvekili Ahmet Türk ise "Benim zaten soyadım Türk" savunması yaparak "ne mutlum Türküm diyene" diyemez.
Irak'ta işler çığırından çıkar.
Amerika-İran gerilimi had safhaya çıkmıştır.
Her an bir noktasal Amerikan bombalanması beklenmektedir.
İran üzerindeki baskıları kırmak için, Irak'taki ve Suudi Arabistan'daki Şiileri harekete geçirecek provake adımlar atar.
Gerginlik petrol fiyatlarının 96 doları görmesine sebep olur.
Cem Uzan Türkiye aleyhine açtığı tahkim davasını kazanır.
Türkiye 19 Milyar dolar ödemeye mahkum olur.
Bu konu hakkında yorumları sorulan Uzan "Namussuzum, Mazot 1 YTL olacak!" der.
Doğu Perinçek İstanbul Atatürk havaalanından Hacca giderken yırttığı mayo ilanları yüzünden göz altına alınır.
Perinçek bu tutuklamanın bir "Amerikan komplosu" olduğunu söyler.
2004 sonrası gelen yabancı yatırımlar sıkıntı içerisindedir; küresel baskı da artar.
Sıcak paranın yarından fazlası ülkeyi terk etmiş durumdadır.
Doğrudan yabancı sermaye akışı geçen bir yıl içerisinde tamamen durmuş, önceki senelerde gelen doğrudan yabancı yatırım da çıkmaya çalışmaktadır.
Cari açık finansmanın da ciddi sıkıntılar bulunmaktadır.
Faizleri %34'ü görmüş olması da yabancıları tutmaya yetmemektedir.
Hükümet Kuzey Irak'ta daha fazla kalmanın maliyeti altında ezilmeye başlar.
Sınır ötesi operasyonun 13nc ayında, hükümetin 17nc ayında, geri çekilme kararı alınır.
Operasyondan geri dönülmesi hükümeti kurtarmaz, sıkıntılar devam eder.
Ülke içindeki toplumsal barış iyice bozulmuştur.
Demirel, cumhurbaşkanının niçin 5 çarpı 5 modeline göre seçilmesi gerektiğini izah etmeye çalıştığı bir TV programında rahatsızlanır ve görevi bırakmak zorunda kalır.
Yerine Gündüz Aktan vekâlet eder.
Aktan "Kuzey Irak için tek çözümün Türkiye'deki Kürtlerin Irak'a tehcir edilmesi; Irak'taki Türkmenlerin de Türkiye'ye gelmesiyle mümkün olduğu" çıkışını yapar.
Bu önerisi "vatana ihanet" suçlamalarıyla tepki görür.
Tepkiler üzerine "benzer bir öneriyi Özal'a da yaptığını, hatta Özal için yazdığı Fransızca kitapta da 'Türk-İslam medeniyetinin fasa fiso olduğunu, Anadolu'da kurulan Helen medeniyetinin asıl hedefimiz olması gerektiği aktararak: Maturidi ilmihalini, Eşari siretiyle beraber idrak edemediğimiz sürece laikliği ve Kuzey Irak önerisini" anlamamızın mümkün olmadığını söyler.
Ana muhalefet lideri Erdoğan iktidarın ülkeyi içine soktuğu durum için "çok çirkin bir yönetim" der.
Mart 2009 yerel seçimleriyle beraber erken genel seçim kararı da alınır.
Kararın ertesi günü Erkan Mumcu basın toplantısı düzenleyip, 3 saat 15 dakika yeni Türkiye vizyonunu aktarır.
Kendisiyle ilgili olarak "sağın Murat Karayalçın'ı iftirasını Mesut Yılmaz'ın attığını" iddia eder.
Ağar ve Mumcu rutin olduğu üzere birleşir ve ayrılır.
Bu sefer gerekçe, YSK'ya listeleri götüren partililerin hastanede Demirel'i ziyaret ederken geç kalmasıyla baş gösteren krizdir.
Sinan Aygün iki genel merkez arasında mekik dokurken topuk dikeni hastalığına yakalanır.
Seçimlerde %53 oy alan AK Parti iktidar olur.
Seçim akşamı Tuncay Özkan TV Programında fenalaşıp hastaneye kaldırılır.
Emekli ilahiyatçı ve siyasetçi Yaşar Nuri Öztürk Paşa önderliğinde Cumhuriyet mitingleri başlar.
Türkan Saylan "çocuklarımız Kuzey Irak'a gitmesin, bale yapsınlar" der.
Yaşar Hoca ekler: "Bale derslerini aksatmamak ve Türkçe olmak kaydıyla namaz da kılabilirler.
"Hürriyet gazetesi internet sitesinde "porno yayınları kaldıracağını" 14nc kez ilan eder.
Hürriyet Gazetesine porno yayın yapmadığı için yılın basın onur ödülü Ali Kırca'nın elinden Ertuğrul Özkök'e verilir.
Erke Dönergeci'nin tamamlandığı basına duyurulur.
Dönergecin arkasındaki isimler ortaya çıkar.
Fikir: Haydar Baş,
Tasarım: Bedri Baykam,
Mühendislik: Cüneyt Arcayürek.
Ancak küçük bir sorun vardır: Kamuoyu hâlâ bu mucizevî Türk icadıyla müşerref olamaz.
Nihaî tanıtımın 2055 yılına sarktığı dedikoduları yayılır.
Mayıs 2009'da Demirel'i GATA'da ziyaret eden Rahşan Ecevit misyoner tehlikesine dikkat çeker.
Bunun üzerine Sinan Aygün...
[*: Samsun Institute, Karayipler Araştırma Masası Koordinatörü. Senaryoda geçen isim benzerlikleri tamamen bir tesadüf sonucudur. Gerçek hayattaki şahıslarla bir alakası bulunmamaktadır. Bulunduğunu iddia edenler ispatlamakla yükümlüdürler.]
Bunca detaylı olmasına karşılık, bu analizde hala daha eksikler yok mu?
Tabii ki var.
Hem de haddinden fazla.
Mesela, ilk akla gelen, birilerinin çıkıp önüne geleni öldürmeleri sonucunda siyasi tablonun alabileceği muhtemel şekiller ve böyle bir şeye itiraz edenlerin gizledikleri hesaplarının ne olacağı konusunda bir analiz bulamadım..
Ama, ben bu eksiklikleri höşgörmek gerektiği kanaatindeyim. Ne de olsa, bu tür senaryo çalışmaları oldukça yenidir ve eksikleri yüzlerine vurarak morallerini bozmanın uzun vadede bize faydadan çok zararı olabilir.