Silahlı imanlı oy bizim eller

Geçen gün, aynı zamanda 'ispiyon outlet' görevi de yüklendiği intibaı veren bir gazetemizde hayli ilginç bir belge yayınlandı. Bu belgeye göre, Türk Silahlı Kuvvetleri, ülkenin yakın ve uzak geleceğini kökünden yeniden tasarlayacak adımlar atmak üzere planlar yapıyormuş..

Annecim annecim..

Yani, evet, durum fevkalade ürkünç..

Orası öyle de, benim açımdan sebepleri galiba başkalarından biraz farklı.

Birincisi, ortaya çıkarılan bu belgenin neye yol açabileceğini düşündüğüm zaman gördüğüm manzara:

Mazallah, son birkaç aydır hayli ahenkli bir seyir izleyen Hükümet-TSK ilişkilerinin reset edilmesine yol açmak ihtimali var..

Bu ilişki ki, kaç zamandır en büyük ve en bi stratejik ortağımızın özel gayretleri ile tesis edilmişti; şimdi sallantıya girmek üzere..

Bunun 'bile isteye' yapıldığı zamanlar yoktu demiyorum tabii ki; ama artık --eskiden olduğu üzere-- AKP'nin 'mağdur' sıfatına ihtiyacı yok.

Aksine, artık merkeze yerleşmiş (karar mekanizmalarını bilhakkın devralmış duruma gelmiş) bir Hükümetin sağlam ve dimdik bir duruş sergilemesi gereken devirdeyiz. Önümüzde de seçim filan yok.

Yani, iç politika malzemesi olarak, 'mağdur' görünmenin bir esprisi yok. Prim getirmek yerine artık zaaf anlamına gelir.

Dış politikada ise, bize verilen görevleri yerine getirebilmemiz için, Hükümetin içeride ayaklarının yere sağlam bastığının dosta düşmana gösterilmesi devridir.

Kısacası, böyle bir belgenin 'gerekli' olduğunu ihsas edecek zaman ya da zeminin mevcut olduğunu söyleyemiyorum.

Bu durumda, ister gerçek isterse de sahte olsun, böyle bir belgenin neden ortaya çıkmış olabileceği sorusu, bunun öncekilerden farklı bir mahreçten kaynaklanmak zorunda olduğuna işaret ediyor bence.

Yani, yakın zamanda ('Ergenekon' târikiyle tasfiye yoluna sokulanları da dikkate alırsak) iyice pekiştirilmiş olan ABD-Türkiye ekseninin bazı düzeltmelere ihtiyacı olduğu kanaatini taşıyan birilerinin eseri olduğunu düşünmek durumundayım.

Lafı daha fazla dolandırmadan söyleyecek olursam, bence bu belge AB teknolojisi ile peydahlanmış bir ürüne çok benziyor.

Ve, 'Büyük Ortadoğu Projesi'ni adım adım uygulamak yoluna girdiğimiz günden itibaren, bu tür 'düzeltici' ('corrective') müdahalelerin ortaya çıkmasını beklemeliydik --eminim birileri bekliyordur demek istiyorum.

Bu, madalyonun bir yüzü.

Öteki yüzünde ise daha farklı bir şeyler var bence.

Sırf 'Büyük Ortadoğu Projesi'ne ayak dirediği için, her türlü ayak oyunu ile, yüzde doksandokuz bilmemkaçı Müslüman olan kendi halkına hasım bir görüntüye sokulan TSK'nın bu nevi operasyonlara karşı ne denli hazırlıksız ve dolayısıyla beceriksiz olduğunu bir defa daha görmüş oluyoruz bence.

Şunu demek istiyorum:

Her türlü 'melanet'i tasavvur eden ve tasarlayan birilerinin, bunu fütursuzluğun çok ötesinde, akılsızlığa hükmettirecek derecede yazılı belgellerle yapmağa kalkışmış olduğuna bizlerin artık inanıyor olmamızı çok garipsiyorum.

Düşünün bir kere.. Devleti ele geçirecek, Hükümeti alaşağı edecek bir yapılanma oluşturuyorsunuz ve bu yoldaki her adımınızı yazılı belgelerle kayıt altına alıyorsunuz... günlük ıvır zıvırı kaydettiğiniz not/hatıra defterlerinize, bilgisayarlarınıza bunları tek tek yazıyorsunuz.. "Gelin bunları okuyun ve beni kodese tıkın!" demenin bundan daha iyi bir yolu --olsa olsa-- pazar yerinde çıkıp bunu bas bas bağırmak olabilir ancak...

Hadi, diyelim, 28 Şubat sürecinde böyle davranmak makuldü.. başınızda ülkenin en üst makamındaki, Çankaya'da oturan, birisi vardı ve bir çeşit emir-komuta zincirinden bahsedebilirdik.

Ama, o günlerden beri çok yerlerin altından ve üstünden çok sular aktı. Ne ülkenin siyasi yapısı eskisine benziyor, ne de Hükümet..

Bunu idrak etmek çok mu zordur?

Bence değil.

Bu durumda, yılların deneyimine sahip paşalardan ya da kurmay subaylardan birisi siz olsanız, ve ülkeyi farklı bir istikamete çekmek istiyorsanız, ne yapacağınızı hâlâ daha (eskisi gibi) yazılı emirlerle mi ilan edersiniz?

Ben olsam öyle davranmazdım.

Başka hiç bir şey bilmiyorsam, en azından Cemaat'in 'tedbir' kapsamındaki titizliğini inceler ve uygulamalarını taklit etmeğe filan çalışırdım.

Küçük küçük birimler halinde organize olurdum ve bu birimlere ('ışık evleri' demezdim belki ama) çok daha ince eleyip sık dokuyarak disiplinli ('imanlı', yani 'ağzı sıkı') komutanlar ('abi'ler 'abla'lar) seçerdim..

Fakat, acıdır ki, onca senelik eğitim ve --üstüne üstlük-- kurmaylık kursları vb sonunda bile bu kadarını dahi beceremez olduklarını ispatlamak ve bizi de inandırmak için ellerinden geleni yapıyor gibiler..

Bütün bunları söyledikten sonra, bu kadar kötümser bir bakış açısını benimsemek zorunda da olmayabiliriz, tabii ki:

Aslında, 'ışık evleri'nin her türlü potansiyel suç unsurundan bir defa daha temizlenmesi (varsa, bunların 'güvenli' yerlere aktarılması ya da imha edilmesi) için yazılı bir uyarıda bulunduklarından dolayı belki de "aferin" demek gerekiyor..

Belki de, artık çok fazla büyümüş ve bir miktar da hantallaşmış olan Cemaat'in evlerinde 'yaz temizli'ğini kemalen yaptırtmak için böyle bir yazılı emre ihtiyaç vardı.

Bilemem artık.